<html><head><meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=UTF-8"></head> <body leftmargin="25" topmargin="20" font face="Verdana" size="2"><b><font face="Verdana" size="2">Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2020/2703 E. , 2023/2518 K.</font></b><ul><li style="font-family:Verdana;font-size:12;font-weight:bold"></li></ul><ul style="list-style-type: circle;font-family:Verdana;color:#104d96;font-size:12"></ul><br> <b><font face="Verdana" size="2">"İçtihat Metni"</font></b><p align="justify"><font face="Verdana" size="2"> T.C.<br>D A N I Ş T A Y<br> ALTINCI DAİRE <br>Esas No : 2020/2703<br>Karar No : 2023/2518 <br><br>TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... İnş. San. Mim. Elekt. Tic. Ltd. Şti<br>VEKİLİ : Av. ...<br> <br>KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Büyükşehir Belediye Başkanlığı<br>VEKİLİ : Av. ...<br><br>İSTEMİN KONUSU: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. <br><br>YARGILAMA SÜRECİ :<br>Dava konusu istem: Ankara İli, Çankaya İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmaz için ödenen toplam 354.939,92 TL tutarında stabilize yol teknik alt yapı bedelinin iadesi istemiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına yapılan başvurunun reddine ilişkin ... tarih ve ... sayılı işlemin iptali ile davacıdan tahsil edilen söz konusu tutarın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istenilmektedir.<br>İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararda; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116. maddesinde vergi hatasının, 117. maddesinde hesap hatalarının, 118. maddesinde vergilendirme hatalarının, devamı maddelerde ise bunlara ilişkin usullerin düzenlendiği, bakılan davanın esasını oluşturan ve 3194 sayılı İmar Kanununun 23. maddesinden kaynaklanan stabilize yol teknik altyapı bedelinin vergi olarak nitelendirilmesine ve buna ilişkin hataların da vergi hatası olarak nitelendirilmesi suretiyle 213 sayılı Kanun kapsamında yapılacak bir başvuruya konu edilmesine hukuken olanak bulunmadığı, 3194 sayılı Kanunun 23. maddesinin uygulanmasından kaynaklanan stabilize yol teknik altyapı bedelinin ilgilisinden talep edilmesi üzerine doğrudan doğruya ya da 2577 sayılı Kanunun 11. maddesindeki başvuru üzerine usulüne uygun şekilde dava açılması, ödeme yapılması halinde ise eş zamanlı olarak veya müteakiben ihtirazi kayıt konularak dava açma süresi içerisinde dava açılması mümkün iken, uyuşmazlığa konu olayda, davacı tarafından bu yöntemlerden hiçbirisine başvurulmadığı, vergi niteliği taşımayan ödemeye karşı dava açma süresi geçirildiğinden, davacının "düzeltme ve şikayet" olarak nitelendirdiği başvuruların dava açma süresini canlandırmasının mümkün olmadığı, bu itibarla davanın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.<br>Belirtilen gerekçelerle, davanın süreaşımı yönünden reddine karar verilmiştir. <br><br>Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.<br><br>TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Anayasanın 40. maddesinin 2. fıkrası gereğince idari işlemlere karşı başvurulacak kanun yolunun ve başvuru süresinin açıkça gösterilmesi gerektiği, dava konusu işlemde ise bu anayasal yükümlülüğe uyulmadığı, stabilize yol teknik altyapı bedelinin iadesi istemiyle açılan muhtelif davalarda görevli yargı yerinin belirlenmesine ilişkin Bölge İdare Mahkemeleri İdari Dava Dairelerince verilmiş yakın tarihli ve birbirleriyle zıt kararların bulunduğu, dolayısıyla davacı tarafından Vergi Usul Kanununun 116 vd. maddelerinde belirtilen usule sadık kalınarak açılmış olan davanın esasının incelenmesi gerekirken, süreaşımı yönünden reddine karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkı ve hak arama hürriyetinin ihlali niteliğinde olduğu<br> ileri sürülmektedir. <br><br>KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacının temyiz isteminin reddi ile usule ve hukuka uygun olan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.<br><br>DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ... 'NUN DÜŞÜNCESİ : Davacının mülkiyet hakkını ilgilendiren bir konuda işlem yapılması istemiyle 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca yaptığı başvurunun reddi üzerine 60 günlük yasal süresi içinde bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından, temyiz isteminin kabulü ile davanın süreaşımı yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.<br><br>TÜRK MİLLETİ ADINA<br>Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:<br><br>İNCELEME VE GEREKÇE:<br>MADDİ OLAY :<br>Uyuşmazlık konusu taşınmaz için yapı ruhsatına esas olmak üzere "yol ilişiksizdir" yazısı verilmesi için davalı idareye yapılan başvuru üzerine 3194 sayılı İmar Kanununun 23. maddesi uyarınca hesaplanan toplam 354.939,92 TL stabilize yol teknik altyapı bedelinin tamamının 17.08.2017 tarihinde ödendiğini tevsik eden tahsilat makbuzu düzenlenmiştir.<br>Davacı tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına sunulan 10.05.2019 tarihli dilekçe ile Vergi Usul Kanunun 122. maddesi uyarınca düzeltme başvurusu yapılarak; taşınmazların yer aldığı Alacaatlı Mahallesinin öncesinde köy olan statüsünün 10.07.2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunun Geçici 2. maddesi gereğince mahalleye çevrildiği, 12.11.2012 tarih ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesinin 15. fıkrasında, 5216 sayılı Kanun uyarınca köy tüzelkişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülen yerlerde 31.12.2022 tarihine kadar 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanundan doğan vergi, harç ve katılım paylarının alınmayacağının düzenlendiği belirtilerek, taşınmazlardan alınan katılım payına yönelik gerekli düzeltme işleminin yapılması ve davacıdan tahsil edilen bedelin iade edilmesi talep edilmiştir.<br>Bu başvuru, taşınmazın cephesine isabet eden yol için 3194 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca stabilize yol teknik altyapı katılım bedelinin tahsil edilmesinden sonra "yol ilişiksizdir" yazısı gönderildiği, başvuru dilekçesinde belirtilen mevzuatlardan doğan muafiyet söz konusu olmadığından bedelin iadesinin yapılamayacağı bildirilerek, anılan belediye başkanlığının 20.05.2019 tarihli işlemi ile reddedilmiştir.<br>Bunun üzerine davacı tarafından 31.05.2019 tarihli dilekçe ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına, Vergi Usul Kanunun 124. maddesine göre şikayet başvurusu yapılarak, aynı talep tekrarlanmıştır.<br> Bu başvurunun da anılan belediye başkanlığının ... tarih ve ... sayılı işlemi ile reddedilmesi üzerine, 16.07.2019 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılan dava açılmıştır.<br><br>İLGİLİ MEVZUAT:<br>2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." hükmüne, "Yargı yolu" başlıklı 125. maddesinin 3. fıkrasında ise, "İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar." hükmüne yer verilmiştir.<br>2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış, vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı düzenleme altına alınmıştır.<br>Aynı Kanun'un işlem tarihinde yürürlükte olan haliyle "İdari makamların sükutu" başlıklı 10. maddesinde ise, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği; ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabileceği düzenlemesine yer verilmiştir.<br><br>HUKUKİ DEĞERLENDİRME: <br>İdarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerine karşı yargı merciine başvurulmasını belirli bir süreyle sınırlandıran ve idari yargıda hak düşürücü nitelikte olan dava açma süresinin, aynı zamanda Anayasa ile güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı ve hak arama hürriyetiyle de doğrudan ilişkili olması karşısında, anılan temel hak ve hürriyetlerin kullanımını sınırlandırıcı katılıkta yorumlanmaması gerektiği gibi usul hükümlerini etkisiz hale getirecek esneklikte de yorumlanmaması, her bir somut olayın oluşu ve özellikleri gözetilerek konunun ele alınması gerekmektedir.<br>Diğer taraftan, Anayasa'nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras hakkına sahip olduğu, bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği düzenlenmiş, aynı şekilde Anayasa'nın 90. maddesinin 5. fıkrasında yapılan değişiklikle iç hukukumuzun bir parçası haline gelen uluslararası sözleşmelerden birisi olan Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek Protokolün 1. maddesinde, her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı bulunduğu, herhangi bir kimsenin, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği hüküm altına alınmıştır. <br>Dar anlamda mülkiyet hakkının kapsamını taşınır ve taşınmaz malların oluşturduğu söylenebilmekte ise de, terminolojik olarak aynı şekilde ifade edilen bu hakkın anayasa yargısındaki kapsamı daha geniş tutulmuş ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin muhtelif kararlarında benimsenen ilkelere göre, kişilerin mamelekinde mevcut olan, ekonomik değer taşıyan, parayla ölçülebilir ve üzerinde tasarruf edilebilir her türlü değerin mülkiyet hakkının kapsamına girdiği kabul edilmiştir. Bu anlamda, kişilerin sahip olduğu para ve likit varlıklar ile kazançlar da bu hak kapsamında yer aldığından, idarece tesis edilen işlemlere dayalı olarak söz konusu ekonomik değerlerin kaybından doğan uyuşmazlıkların yargısal denetiminde dava açma süresi, mülkiyet hakkı çerçevesinde değerlendirilmelidir.<br>Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 10/04/2003 tarihli, E:2002/112, K:2003/33 sayılı ve 17/03/2011 tarihli, E:2009/58, K:2011/52 sayılı kararlarında, mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliğe sahip olduğuna, bu hakkın zamanaşımına uğramamasının hukukun genel ilkelerinden birisi olduğuna vurgu yapılmıştır.<br>Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden birisi olan mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği göz önünde bulundurulduğunda, bu hakkın ihlal edildiğinden bahisle söz konusu ihlalin kaldırılmasına yönelik gerekli işlemlerin yapılması istemiyle ilgililer tarafından 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca her zaman idareye başvurulabileceğinin ve bu başvurunun reddedilmesi halinde aynı Kanun'un 7. maddesinde öngörülen 60 günlük yasal süresi içinde söz konusu işleme karşı dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.<br>Bu tespit ve açıklamalar doğrultusunda somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davalı idareye yapılan başvurunun özü itibariyle hukuki niteliğinin, süregelen mülkiyet hakkı ihlalinin kaldırılmasına yönelik gerekli işlemlerin yapılması istemiyle 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yapılmış bir başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.<br>Bu itibarla, davacının başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle 60 günlük yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılan davada süre aşımı bulunmadığından, işin esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davanın süreaşımı yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında isabet bulunmamaktadır. <br><br>KARAR SONUCU:<br> Açıklanan nedenlerle;<br>1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,<br>2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süreaşımı yönünden reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararının BOZULMASINA,<br>3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 09/03/2023 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi. <br><br></font></p></body></html>