<html><head><meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=UTF-8"></head> <body leftmargin="25" topmargin="20" font face="Verdana" size="2"><b><font face="Verdana" size="2">Danıştay 5. Daire Başkanlığı 2017/4340 E. , 2021/3823 K.</font></b><ul><li style="font-family:Verdana;font-size:12;font-weight:bold"></li></ul><ul style="list-style-type: circle;font-family:Verdana;color:#104d96;font-size:12"></ul><br> <b><font face="Verdana" size="2">"İçtihat Metni"</font></b><p align="justify"><font face="Verdana" size="2"> T.C.<br>D A N I Ş T A Y<br>BEŞİNCİ DAİRE <br>Esas No : 2017/4340<br>Karar No : 2021/3823<br><br>DAVACI : ... <br>VEKİLİ : Av. …<br><br>DAVALI : … Kurulu / …<br>VEKİLİ : Av. …<br><br>DAVANIN KONUSU : Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmektedir.<br><br>DAVACININ İDDİALARI : Meslek hayatı boyunca görevini başarıyla yerine getirdiği, 667 sayılı KHK'nın süresi içerisinde parlamento tarafından görüşülüp onaylanmaması sebebiyle hukuki geçerliliğini kaybettiği, darbe girişiminin çok kısa bir süre içerisinde bastırılmış olmasına ve bunun resmi makamlarca da ifade edilmesine rağmen ülkemizde Anayasanın 120. maddesi kapsamında OHAL ilanını gerektirecek şiddet olaylarının yaygınlaşması ve süregelen şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması şartlarının mevcut olmadığı, bu nedenle şiddet olaylarını bastırma gerekçesiyle veya gerekçesiz bir şekilde OHAL ilan edilmesinin Anayasa'nın 120. maddesine aykırı olduğu, ayrıca dava konusu meslekten çıkarma kararının OHAL'e neden olan şiddet olaylarının bastırılması ile alakasının bulunmadığı, 677 sayılı KHK'nın işlendiği iddia edilen eylemlerinden sonra çıkarıldığı ve geçmişe yürüyecek şekilde kapsamı genişletilerek kişilerin cezalandırıldığı, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunda öngörülen hakim ve savcılar hakkında yapılacak inceleme ve soruşturma usulüne ilişkin hükümlere riayet edilmeden, disiplin soruşturması yapılmadan ve savunması alınmadan meslekten çıkarılmasına karar verildiği, tesis edilen kararın başta HSK'nın kuruluş amaç ve felsefesi olmak üzere 2802 sayılı Kanuna tamamen aykırı olduğu, dava konusu kararda kendisiyle ilgili geçerli ve kabul edilebilir hukuki hiçbir gerekçenin olmadığı, kişiselleştirme yapılmadığı, dava konusu kararın uluslararası belge ve metinlere aykırı olduğu, dava konusu karara dayanak alınan suçun ne olduğu, ne zaman ve kime karşı işlenmiş olduğunun hiçbir suretle tarafına bildirilmediği, hakim ve savcıların meslekten çıkarılmalarına sebebiyet verecek fiillerin 2802 sayılı Kanunda tahdidi olarak belirtildiği, KHK hükmüne istinaden hakim ve savcıların görevine son verilemeyeceği, dava konusu kararın somut bilgi ve belgelere dayalı olmadığı, ayrımcılık esasına dayalı önceden oluşturulmuş fişleme listelerine dayalı olarak meslekten çıkarma kararı verildiği, dava idarenin ömür boyu hak mahrumiyetine yol açan ve sürekli sonuç doğuran idari bir karar verdiği, hayatı boyunca bir daha kamu görevinde çalışamayacak şekilde kamu görevinden çıkarılması ve hiçbir yargılama yapılmadan verilen bir karar ile terör örgütü üyesi olarak suçlanıp kamuoyu nezdinde mahkum edilmesinin AİHS'nin 6. maddesindeki tüm güvenceleri açıkça ihlal ettiği, hakimlik teminatının, masumiyet karinesinin, ayrımcılık yasağının, eğitim hakkının, özel hayata ve aile yaşamına saygı hakkının, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, savunma hakkının, isnadı öğrenme hakkının, mülkiyet hakkının, kanun önünde eşitlik ilkesinin, kazanılmış hakların korunması ilkesinin, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin, suç ve cezaların kanuniliği ve geriye yürümezliği ilkesinin ihlal edildiği ileri sürülerek dava konusu kararın hukuka aykırı olduğu iddia edilmiştir.<br><br>DAVALININ SAVUNMASI : Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın öncelikle usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararın amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa'nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp "göreve son" müessesesinin bir örneği olduğu, bu şekilde göreve son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Kanunun 33.maddesi uyarınca yeniden inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen karar ile ilgili olarak kişiselleştirmenin yapıldığı, dava konusu kararın hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.<br><br>DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.<br><br>DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ : Davacının vekili tarafından, müvekkilinin 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun ... tarih ve ... sayılı kararının iptaline, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesi, parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir. <br>Tarafların usule ilişkin iddiaları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.<br>Dava dilekçesinde, anılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu kararının iptali istenilmiş ise de, dilekçenin içeriğinden istemin, sadece bu kararın davacıya ilişkin kısmına yönelik olduğu anlaşıldığından iptal istemi bu yönden incelendi.<br> T.C. Anayasasının 138. maddesinde, "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. ...", 139. maddesinde, "Hakimler ve savcılar azlolunamaz, .... Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.", "Hakimler ve Savcılar Kurulu" başlıklı 159. maddesinin 8. fıkrasında, "Kurul, ... meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.", bu maddenin 10. fıkrasında ise, "Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz. ... " hükümlerine yer verilmiştir. <br> 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hakimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" başlıklı 53. maddesinde, "Hakim ve savcıların: a) fıkrasında, Bu Kanun hükümlerine göre meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b) fıkrasında, Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması, .... hallerinde görevleri sona erer." şeklinde düzenleme yapılmıştır.<br>6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun "Kurulun görevleri" başlıklı 4. maddesinin; hakim ve savcılarla ilgili olarak (b) fıkrasının 6. bendinde meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, 7. bendinde, disiplin cezası verme, 8. bendinde de görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak Kurulun görevleri arasında sayılmış, "Genel Kurulun Oluşumu ve Görevleri" başlıklı 7. maddesinin 2. fıkranın (ı) bendinde de, Adli ve idari yargı hâkim ve savcıları hakkında meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma Genel Kurulun görevleri arasında sayılmış, "Yeniden inceleme, itiraz ve yargı yolu" başlıklı 33. maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi dışında olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görüleceği hükme bağlanmıştır.<br> 15.7.2016 günü başlatılan darbe girişimi üzerine; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde; Milli Güvenlik Kurulunun Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi yönündeki 20.7.2016 tarih ve 498 sayılı tavsiye kararı üzerine, toplanan Bakanlar Kurulu'nca ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş, bu karar Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak 21.7.2016 tarihli ve 29777 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. <br>2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunca 22.7.2016 tarihinde kararlaştırılan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 23.07.2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuş, "Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında, "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen .... hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca .... meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir." şeklinde düzenleme yapılmış ve bu Kanun Hükmünde Kararname, 29.10.2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmıştır.<br>08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7075 sayılı Kanun ile kanunlaşan 23.01.2017 tarih ve 29957 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 11. maddesinin 2. fıkrası ile, "22.7.2016 tarih ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinin birinci fıkrası ile 18.10.2016 tarih ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilir." hükmü getirilmiştir. <br>Davaya konu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararıyla, ilgililer hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna intikal eden şikâyet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda görev alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre bilgileri ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları birlikte dikkate alınarak, ekli listede yer alan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3'üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir. <br>667 sayılı KHK’nin 3. maddesinde, yargı mensuplarının meslekten çıkarılmasının gerekçesi olarak, Anayasa'ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiçbir biçimde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girmeleri ile örgüt hiyerarşisi içerisinde ve ideolojik bağlılıkla hareket etmelerinin, Anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkının önündeki en büyük engel olduğu ve nihayetinde yargıya olan güvene zarar verdiği belirtilmiştir.<br> 6749 sayılı Kanun ve 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Yargı mensupları ile bu meslekten sayılanlara ilişkin tedbirler” başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, genel olarak terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplardan söz edilmekle birlikte, 667 sayılı KHK’nın genel gerekçesi ile madde gerekçesinde, “FETÖ/PDY” maddede sayılan “terör örgütü, yapı, oluşum veya gruplar” arasında belirtilmiş ve anılan maddeye göre meslekten çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için sözkonusu bağın yapıya, oluşuma veya gruba üyelik veya mensubiyet şeklinde olması zorunlu olmayıp irtibat ya da iltisak şeklinde olması da yeterli görülmüştür. <br>Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı kararında, Bylock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğu, gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığı ve kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı kabul edilmiştir. <br><br>Davacının vekili tarafından, dava konusu işlemin müvekkilinin savunması alınmadan tesis edildiği ileri sürülmekte olup, savunma alınmadan meslekten çıkarma, usul güvencesi sağlayan adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelere aykırılık oluşturabilecek ise de, adil yargılanma hakkı, yargılamanın bütünü anlamında bir incelemeyi gerekli kıldığından daha önceki bir safhada savunma alınma yoluna gidilmemesi şeklinde gerçekleşmiş bir eksikliğin yargılama süreci içinde giderilmesinin mümkün olması, diğer taraftan olağanüstü hâli gerekli kılan durum ile 667 sayılı KHK’nın amacı ile 3. ve 4. maddelerinde yargı mensupları ile kamu görevlilerine ilişkin düzenlenen tedbirlerin kapsamı ve içeriği dikkate alındığında, 667 sayılı KHK'de öngörülen meslekten veya kamu görevinden çıkarmanın, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran “olağanüstü tedbir” niteliğini taşıması ve davaya konu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu kararının, disiplin hukuka ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektiren meslekten çıkarma cezası niteliğinde bulunmaması karşısında bu iddiaya itibar edilmemiştir.<br>Dosyanın içeriği ile davalı idarece sunulan CD'lerin incelenmesinden, ifadesi alınan şüpheli/tanık beyanları ve davacıyla ilgili FETÖ/PDY terör örgütü üyelerinin aralarında iletişimi sağlamak amacıyla kullandıkları bylock programına ilişkin yapılan tespitler birlikte değerlendirildiğinde davacının FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.<br>Bu durumda davacının bu örgütle iltisak ve irtibatlı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu kararının davacıyla ilgili kısmında hukuka aykırılık görülmemiştir.<br>Diğer taraftan söz konusu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu kararının davacıya ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmaması karşısında davacının bu karar nedeniyle özlük ve parasal haklardan yoksun kaldığından söz edilemeyeceğinden ortada iadesi veya tazmini gereken bir hak bulunmamaktadır.<br><br>Belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir. <br><br>TÜRK MİLLETİ ADINA<br> Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten sonra davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi ve gereği görüşüldü:<br><br>A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ<br>1) Genel Olarak<br> Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır. <br> Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.<br> MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.<br> 23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.<br> 23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.<br> 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK'nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcıların, kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihli ve 7075 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. <br> Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) kararında, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkânının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafından yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur.<br><br>2) Davacıya İlişkin Süreç <br> ... tarih ve ... sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararıyla, yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi anılan Kurul tarafından ... tarih ve ... sayılı kararla reddedilmiştir. <br> Davacı tarafından, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararın iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmektedir.<br> Öte yandan, UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan ceza davası açıldığı ve Yargıtay ... Ceza Dairesinin(ilk derece) E:… sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır.<br><br>B) İLGİLİ MEVZUAT<br>1) Anayasa<br> Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.<br> Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."<br> Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. <br> Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.<br> Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”<br> Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."<br> Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”<br> Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. <br> Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz...”<br> Anayasa’nın dava konusu kararın tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. <br> Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." <br> Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”<br> Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. <br> Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."<br> Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”<br> Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz. <br> Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”<br> Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”<br> Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”<br> Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar...”<br><br>2) AİHS<br> AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."<br> AİHS'in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.<br> Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”<br> AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.<br> Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.<br> Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."<br><br>3) Kanun<br> 667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”<br> Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”<br> Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır...”<br><br>4) Etik İlkeler<br> Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.<br> Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.<br> Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.<br><br>C) İNCELEME VE GEREKÇE<br>1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç<br> AİHS'in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS'te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir. <br> Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafından yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkânı tanınmamış ise de AİHS'in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.<br> Nitekim AİHM'e göre karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).<br> Bu kapsamda, davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir şekilde beyanda bulunma imkânı tanınmıştır. <br> Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları oldukça geniş yorumlanmıştır. <br>Dava konusu karara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK'nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır. <br>Davacıların adli yardım talepleri, "yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması" şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (örneğin fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir. <br>Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri nedeniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkânı sağlanmıştır.<br>06/01/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Tebligat ve cevap verme" kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hâli dışında, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkânı sağlanmıştır.<br>Bu kapsamda, davalı idare tarafından dosyaya sunulmuş olan ve davacı hakkında yeni bilgi ve belgeleri içeren 05/09/2018 tarihli ek beyan dilekçesi ve ekleri, 23/10/2019 tarihli ara kararımızla davacıya tebliğ edilmiş ve bunlara ilişkin beyanlarını sunabilmesi için davacıya otuz gün süre verilmiştir. <br>Yine bu kapsamda, davalı idare tarafından dava dosyasına sunulan 14/02/2020 tarihli dilekçe ekinde yer alan ve davacı hakkında düzenlenmiş olan "ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı" 05/11/2020 tarihli ara kararımızla davacıya tebliğ edilmiş ve aynı ara kararımızla davacıya davalı idarenin 17/07/2018 tarihli ikinci savunmasında cevap vermesini gerektiren hususlar bulunduğu bildirilerek söz konusu ikinci savunma dilekçesi ve eki CD'de yer alan bilgi ve belgeler ile "ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı"na ilişkin beyanlarını sunabilmesi için on gün süre tanınmıştır.<br>Aynı maddede, haklı sebeplerin bulunması hâlinde, taraflardan birinin isteği üzerine otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere otuz günlük cevap verme süresinin uzatılabileceği belirtilmiştir. Dairemizce talep edilmesi hâlinde taraflara otuz günü geçmemek üzere ek süre verilmiştir.<br> Bununla birlikte, AİHS’in "Adil Yargılanma Hakkı" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevleri arasında sayılmıştır.<br> AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46). <br> Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafından genellikle işlem tesisinden sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı halde altmış günlük dava açma süresi içinde Ankara İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay'da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK'nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay'da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafından bu tarihten itibaren başlanmıştır.<br> Bununla birlikte yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi şekilde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde olağanüstü şartlar altında tesis olunan işlemler nedeniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafından dava konusu kararın gerekçesi olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre içinde Dairemiz tarafından sonuçlandırılmıştır. <br><br>2) FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler<br> Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma hâline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla öncelikle güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip güçlü olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp böyle bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; böylece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir. <br> 1970’li yıllardan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, millî eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!”, "Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!", “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. …sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şöyle bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiçbir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır. <br> Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2018 tarih ve E:2016/238, K:2018/128 sayılı kararında ise FETÖ'nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:<br> "Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup ...bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları arasında farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır. ...Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine göre ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına göre 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır. ...Örgüt tarafından örgüt üyesi ile yapılan görüşme sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafından karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler dışında başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafından yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafından örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, bu şekilde örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca tekrar eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafından kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan sonra tekrar murakıplar tarafından örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, bu şekilde staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafından takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafından karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafından takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafından alınmaktadır. Daha sonraki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda görevli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır...<br> Örgüt tarafından hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve kişisel programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine göre daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri halde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir...<br> HSYK ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunda görev yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri halde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.<br> Örgüt üyesi hakim ve savcılar görev yaptıkları yerlerde görevleri nedeniyle öğrendikleri önemli bilgiler ile soruşturma ve dava dosyalarında gördükleri örgüt için önem taşayabilecek konuları gerek adliye gerekse il veya ilçede önemli görevlerde bulunan kişiler ile ilgili topladıkları bilgileri toplantılarda örgüt sorumlusu abiye iletmektedirler. Menfi takip heyeti denilen bir grup tarafından örgüt üyelerinden toplanan bu bilgiler değerlendirilmekte, neticesine göre yapılacak işlemler kararlaştırılmaktadır...<br> Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak görev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir...<br> Örgüt faaliyetlerinin bir çoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafından HSYK seçimlerine verilen önemden dolayı bu dönemde örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine birlikte katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak şekilde örgütlü olduğu anlaşılmıştır..."<br> Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ'nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ü.ye ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/10/2016 tarihli ek sorgulama tutanağı: “…Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. …Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. …Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz bazen tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. …Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun haricinde önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. …Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.A.ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci sonrası örgütün sivil imamı … kod adlı şahsın katıldığı …bir toplantıda sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde ...siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya varsa, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. …Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda örneğin; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. …Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. …Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hâkim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir şekilde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; R.Ş. mahkemede yanıma gelip bana tefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; --Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hâkim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[İ.Ç.] Gerçeği’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [İ.Ç.]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.-- …Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır. ...FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, yine T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Bir çok farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir şekilde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö.ye ait Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. ("T" taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu daha sonraki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve sonraki sicillileri ifade ederdi.”<br> Sonuç olarak FETÖ'nün, yıllar itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel şekilde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma hâline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafından 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur. <br> Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dâhil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) kararında da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı E.G.nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. E.G.nin telefonunda, "önemli, durum kötü, çok acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV'de gördüm ilk kez- desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi" şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir. <br><br>3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü<br> AİHM "demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu" belirtmektedir (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No: 39799/98, 22/11/2001; Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM'e göre "kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır." (Sidabras ve Džiautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 57; Žičkus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).<br> AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hâkimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir. <br> Anayasa'nın "Hâkimlik ve savcılık mesleği" kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafından yazılan gerekçede "... Adalet tevzii herşeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar." denilmektedir. <br> Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak "bağımsızlık" ve "tarafsızlık" ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.<br> Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak görev yapmaları, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.<br><br>4) Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği<br> Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.<br> Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.<br> Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı kararında da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir" niteliğindedir. <br> Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.<br> Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir. <br> Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır. <br> Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.<br><br>5) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi<br> Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir. <br> Dava konusu kararın dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden, dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.<br><br>a) ByLock Delili<br>i. ByLock Uygulamasına İlişkin Genel Değerlendirme<br> Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı kararında belirtildiği üzere ByLock uygulaması, kullanılması için indirilmesi yeterli olmayan ve özel kurulum gerektiren, kullanıcıların haberleşebilmesi için her iki tarafın önceden temin ettikleri kullanıcı adlarını ve kodlarını eklemeden taraflar arasında mesajlaşmanın başlayamadığı, bu bakımından sadece oluşturulan hücre tipine uygun şekilde bir haberleşme gerçekleştirilmesine imkân veren, kriptolu anlık mesajlaşma, e-posta gönderimi, ekleme yoluyla kişi listesi oluşturma, grup içi mesajlaşma, kriptolu sesli görüşme, görüntü veya belge gönderebilme özellikleri bulunan, böylece kullanıcılarının, örgütsel mahiyetteki haberleşmelerini başka herhangi bir haberleşme aracına ihtiyaç duymadan gerçekleştirmesine olanak sağlayan bir iletişim sistemidir. <br> Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan kararında; ByLock uygulamasının 2014 yılı başlarında uygulama mağazalarında yer alıp bir süre herkesin ulaşımına açık olduğu, bu mağazalardan kaldırılmasından sonra örgüt mensuplarınca harici bellek, hafıza kartları ve bluetooth yoluyla yüklenildiği hususunun yürütülen soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki ifadeler, mesaj ve e-postalardan anlaşıldığı, ByLock üzerinden yapılan iletişimin çözümlenen içeriğinin tamamına yakınının FETÖ mensuplarına ait örgütsel temasa ve faaliyetlere ilişkin olduğu; kullanıcılar tarafından buluşma adreslerinin değiştirilmesi, yapılacak operasyonların önceden bildirilmesi, örgüt mensuplarının yurt içinde saklanması için yer temini, yurt dışına kaçış için yapılan organizasyonlar, himmet toplantıları, açığa alınan veya meslekten çıkarılan örgüt mensuplarına para temini, örgüt liderinin talimat ve görüşlerinin paylaşılması, Türkiye'yi terörü destekleyen ülke gibi göstermek amacına yönelik faaliyette bulunan birtakım internet adreslerinin paylaşılması ve bu sitelerdeki anketlerin desteklenmesi, FETÖ'ye yönelik yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli veya sanıkların hâkim ve Cumhuriyet savcılarınca serbest bırakılmasının sağlanması, örgüt mensuplarına müdafi temin edilmesi, örgüt üyelerinden kimlere operasyon yapıldığına ve kimlerin deşifre olduğuna ilişkin bilgilerin paylaşılması, operasyon yapılması ihtimali olan yerlerde bulunulmaması ve bu yerlerdeki örgüt için önemli dijital verilerin arama-tarama mesulü olarak adlandırılan kişilerce önceden temizlenmesi, kamu kurumlarında FETÖ aleyhine görüş bildiren veya yapılanmayla mücadele edenlerin fişlenmesi, sistemin deşifre olduğunun düşünülmesi halinde ByLock iletişim sisteminin kullanımına son verilerek Eagle, Dingdong ve Tango gibi alternatif programlara geçiş yapılacağının haber verilmesi, yapılanmaya mensup kişilerin savunmalarında kullanabilmeleri amacıyla hukuki metinler hazırlanması gibi örgütsel nitelikte ve amaçta mesajlar gönderildiği ifade edilmiştir. <br> Bylock delilinin hukuki niteliği ile ilgili olarak ise Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yukarıda anılan kararında; Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesinin 32. maddesi ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 4.maddesinin 1.fıkrasının (i) bendi ile 6.maddesinin 1.fıkrasının (d) ve (g) bentlerine uygun şekilde Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından elde edilen Bylock'a ilişkin dijital materyaller hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Ceza Muhakemesi Kanununun 134.maddesi gereğince Ankara Sulh Ceza Hakimliğince verilen ''inceleme, kopyalama ve çözümleme'' kararına istinaden bilgisayar ve bilgisayar kütüklerindeki iletilerin tespiti işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı görülmüştür.<br> Nitekim Anayasa Mahkemesi de Bylock verilerinin kanuni bir temele dayanmadan ve hukuka aykırı şekilde elde edildiğine yönelik iddialar yönünden yapılan başvuruda; 4/6/2020 tarih ve Başvuru No: 2018/15231 sayılı kararı ile Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi aynı kararında, yapısı, kullanım şekli ve teknik özellikleri itibarıyla sadece FETÖ/PDY mensuplarınca -örgütsel iletişimde gizliliği sağlama amacıyla- kullanılan kriptolu iletişim ağının başvurucu tarafından kullanılmasının terör örgütüne üye olma suçu açısından mahkumiyete dayanak olarak alınmasının, adil yargılanma hakkı kapsamındaki usul güvencelerini etkisiz hale getiren keyfi bir uygulama olarak değerlendirilemeyeceği tespitinde de bulunmuştur.<br> Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında, yargı mensubu olarak görev yapmakta iken haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilmiş olan bazı kişilerin ByLock uygulamasına ilişkin birtakım ifadelerde bulunduğu görülmüştür:<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan Y.G. isimli şahıs tarafından ... Ağır Ceza Mahkemesine sunulmuş beyan: “Bana ByLock adlı programı indirmemi 2014 Temmuz’da … adlı kişi söyledi. Önce VPN programını daha sonra da ByLock’u kurmamı, VPN’yi açmadan ByLock’u kullanmamam gerektiğini açıkladı. Daha sonra beni kendisi ekledi ve onaylamamı söyledi. Böylece buradan daha güvenli mesajlaşabilecektik onlara göre. Çünkü 2014 HSYK seçimleri yaklaşmaktaydı ve hızlı bir haberleşme ağı lazımdı.”<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.Ö. isimli şahsa ait Malatya Cumhuriyet Başsavcılığında düzenlenen 16/10/2016 tarihli sorgulama tutanağı: “2014 HSYK seçimlerinden yaklaşık 3-4 ay önce E.E.’nin evinde toplanmıştık. …… abi denilen kişi bir programdan bahsetti. Bu program üzerinden haberleşeceğimizi söyleyerek telefonlarımızı istedi. Kendisi telefonlarımıza ByLock denilen programı söz konusu sohbet sırasında yükledi. …ByLock programını kullanan cemaatteki herkesin paylaşımlarını görmek mümkün değildi. Sadece arkadaş listesi (grup) şeklinde oluşturulan arkadaşlarla konuşabilmekte ve yazılar paylaşabilmekteydik. …HSYK seçimlerinin sonuna kadar ByLock programı üzerinden haberleşme sağlanıyordu. Cemaat mensuplarının istemleri doğrultusunda seçimlerden sonra ByLock programını sildim.”<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan A.B. isimli şahsa ait Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığında düzenlenen 22/03/2017 tarihli sorgulama tutanağı: “... isimli şahıs telefonuma ByLock yüklemek istedi. Ancak akıllı telefonum olmadığı için yükleyemedi. Ben de eşimin telefonunu kendisinden habersiz aldım. Bir şeyler yaptı. Bundan sonra buradan haberleşeceğiz dedi. …..., hâkim ve savcıların kişisel bilgilerini (dünya görüşü, siyasi görüş vs.) özellikle ByLock’tan ona atmamı istiyordu. …... bana tablet almamı, başka bir akrabamın adına hat almamı söyledi. Ancak ben bunu da yapmadım. Daha sonra ..., bana içinde hat olan bir tablet getirdi. Tablette ByLock programı yüklüydü. Gelen yazıları okuyordum. Ayrıca bana tablette silme programını gösterdi. Herhangi bir durumda onu kullanmamı söyledi.”<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan S.Ö. isimli şahsa ait Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığında düzenlenen 02/03/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: “2014 yılının Ağustos ayında E.Ö. çalıştığı yer olan Silivri’ye gelmemi söyledi. Silivri’ye gittikten sonra beni oradan alıp Silivri İlçesinde oturan D.S.’nin evine götürdü. Burada … kod adlı şahıs da vardı. Kendisi telefonumu istedi. Kendisi bana ByLock isimli programı yükledi. Artık buradan haberleşeceğimizi bana söyledi. Çünkü benim tek kaldığımı, bir şekilde haberleşmemiz gerektiğini söyledi. 2015’in Şubat ayına kadar bu program üzerinden haberleştik.”<br> Bu durumda, FETÖ tarafından gizliliği sağlamak için örgütsel haberleşme amacıyla oluşturulduğu ve münhasıran FETÖ tarafından kullanıldığı anlaşılan ByLock uygulamasının yüklendiğinin, bu ağa dâhil olunduğunun tespit edilmesi hâlinde, bu kişilerin örgüte üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut örgütle irtibatı ortaya konulmuş olabilecektir.<br><br>ii. ByLock Delilinin Davacı Yönünden Değerlendirilmesi<br><br>a-1) Davacıya ait ByLock bilgisi:<br>Dava dosyasında, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından davacı hakkında düzenlenmiş üç ayrı "ByLock CBS Sorgu Sonucu Raporu" ile iki ayrı "ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı" yer almaktadır. <br>Dava dosyasına sunulan ByLock CBS Sorgu Sonucu Raporlarının incelenmesinden; davacının tespit edilen USER ID'lerinin ... ve ..., tespit edilen GSM aboneliğinin ..., tespit edilen cihaza ait IMEI numarasının ... ve tespit edilen ilk tarihin 11/08/2014 olduğunun belirtildiği görülmüştür.<br> <br>Bununla birlikte dava dosyasına sunulan ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanakları incelendiğinde; ilk Tutanakta, "ID'yi Kullanan Kullanıcılar" başlığı altında davacının adı ve soyadı ile birlikte ID numarasının "...", kullanıcı adının "...", şifresinin "..." olduğu, "SGK Kayıtları" başlığı altında davacının İstanbul İli'nde görev yaptığı, "ID'yi Ekleyenlerin verdikleri İsimler" başlığı altında ... ID numaralı ByLock kullanıcısının davacıyı "Cihan istanbul" olarak kaydetmiş olduğu görülmektedir. Davacı hakkında düzenlenen ikinci ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında ise, davacının adı ve soyadı ile birlikte ID numarasının "...", kullanıcı adının "...", şifresinin "..." olduğu, "SGK Kayıtları" başlığı altında davacının Sakarya İli'nde görev yaptığı, "ID'yi Ekleyenlerin verdikleri İsimler" başlığı altında ... ID numaralı ByLock kullanıcısının davacıyı "…" olarak kaydetmiş olduğu görülmektedir.<br>Söz konusu ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanakları, UYAP sistemi üzerinde yer alan davacıya ait aile nüfus kayıt örneği ve hizmet belgesi birlikte incelendiğinde; davacının doğum yerinin Rize olduğu, bir dönem İstanbulda görev yaptığı ve A.K. isimli bir çocuğunun olduğu, anılan Tutanaklarda "..." ve "..." olarak belirlenen kullanıcı adlarının, çocuğunun adı, görev yaptığı yer olan İstanbul ilinin plaka kodu 34 ve doğum yeri olan Rize ilinin plaka kodu olan 53'ten esinlenerek oluşturulmuş olabileceği değerlendirilmiştir.<br>Öte yandan, davacıya ait olan "..." ID numaralı ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında yer alan yazışma içeriklerinden bazıları şu şekildedir:<br><br>2015/12/15,...-...: abi normsl polis durdurursa pasaportunuz gecersiz oldugundan problem okur <br>2015/12/15, ...-...: tc den mi kaynaklaniyor dedim bilmiyorum interpol bildirmis dediler <br>2015/12/15, ...-...: interpol pasaport u kayip olarak bildirmis <br>2015/12/15, ...-...: bu pasaportla seyahat edemezsiniz hatayi duzeltin vizeniz hazir dediler <br>2015/12/15, ...-...: vizeyi alamadim<br>2015/12/15, ...-...: son anda yanlislik var herhalde dediler<br>2015/12/19, ...-...: interpoleu denetleyen ust bir kurul var <br>2015/12/19, ...-...: interpole avukat muracaat edecej <br>2015/12/19, ...-...: interpole de geri donusumlu muracaat edecek <br>2015/12/19, ...-...: tr den de avukat pasaport subuye muracaat edip suc duyurusunda bulunacak <br>2015/12/19, ...- ...: cuma gunu 4 avr konsey uyesi <br>2015/12/19, ...-... : ve tr masasi gorevlileri ile gorustuk<br>2015/12/19, ...-...: abi onlar belcikada kaldiginizi biliyorlarmi?<br>2015/12/19, ...-... :cok iyi gecti <br>2015/12/19, ...-...: tr den isimlerimizi istemisler ama vermiyorlar <br>2015/12/19, ...-...: paris isvicre ve hollanda olarak biliyorlar<br>2015/12/19, ...-...: belcika bilmemeleri cok iyi <br>2015/12/19, ...-...: burada buyukelcilik birsey yapar ogrenir<br>2015/12/19, ...-...: kaldiginiz yeri bilmesinler <br>...<br>2015/12/23, ...-...: buyugumuzun son sohbetinde bile pasaport vardi <br>2015/12/23, ...-...: siyasi iltica bizim anladigimiz <br>2015/12/23, ...-... : normal zamanda olsa siginma problem degil ama <br>2015/12/23, ...-... :bu multeci olyindan dolayi adam sizleri pazarlik konusu eder diye endise war.<br>2015/12/23, ...-...: abi oturum izinleri 36 ay arasinda cikiyor genelde. daha erken oldugu da oluyor tabii. ben ortslama diyorum. <br><br>2015/12/23, ...-...: av oturum zor siyasi iltica konumlarinizdan dolayi kolay dedi <br>2015/12/23, ...-...: adam merkel ile malum meslektasinizin pazarligini yapmis multeci konusunda <br>...<br>2015/12/23, ...-...: interpol halolsaydi ben vizeyi almistim<br>2015/12/23, ...-...: okyanus otesi gidecektik <br>...<br>2016/01/06, ...-...: ingiltere den william bunu bekliyor<br>2016/01/06, ...-...: en azindan ben ve s. bey kesin kararliyiz <br>2016/01/06, ...-...: sadece interpoleu anver teki avukat uzerinden yapmayı dusunmuyoruz. <br>2016/01/06, ...-...: siyasi iltica yi ingiltere ye yapmak istedigimizden onu da ingiltere den william uzerinden dusunuyoruz.<br>2016/01/06, ...-...: f. kafasi karisik cocuklari aldiramadigindan ama o da muracaat edecek <br>2016/01/06, ...-...: k. bey bu asamada siyasi iltica yi pek dusunmuyor<br>2016/01/06, ...-...: ben ve s. clear <br>2016/01/06, ...-...: k. abi napicakmis? <br>2016/01/06, ...-... : hizmetin tafsiye si olmadan<br>2016/01/06, ...-...: su an dusunmuyor<br>2016/01/28, ...-...: sunu f. abiye iletebilir misiniz? <br>2016/01/28, ...-...: s. (27.01.2016 23:23): y. abi f. abiye benim tango numaramı eklemesini söyleyebilirmisiniz 127516 1234 <br>...<br>2015/12/21, ...-...: kardesim bizede recete gondersene <br>2015/12/21, ...-...: daha kuramadim <br>2015/12/21, ...-...: tangoyu silmem gerekiyor<br>2015/12/21, ...-... : tango ile evle gorusuyoruz<br>2015/12/21, ...-...: cocuklar icin bugun kirmizi pasaport icin basvurduk <br>2015/12/21, ...-... :3 gune gelir demisler <br>2016/01/04, ...-...: asıl hedef:sen ,z. ve f.<br>...<br>2016/01/28, ...-...: belcikada oturum aldiktan sonra notmal bir tr vatandasinin vize yukumluluklerini yerini getirdiginiz tadirde istediginiz ulkeye gidibiliyorsunuz<br>2016/01/28, ...-...: yani canadaya gitmek icin illaki iltica etmeye gerek yok <br>2016/01/28, ...-... vize de sureli <br>2016/01/28, ...-... evet vize alicaksiniz <br>2016/01/28, ...-...: nasil yasayacagim<br>2016/01/28, ...-...: yani şöyle, turist vizesi almayacaksiniz <br>2016/01/28, ...-...: benim orada oturum ve calisma ala bilmem lazim <br>2016/01/28, ...-...: misafir göçmen vizesi alicaksiniz <br>2016/01/28,...-...:göçmen vizesi aldiginiz takdirde orada yasayip calisabileceksiniz <br>2016/01/28, ...-...: tr vatandasi kalacaksiniz ama gocmen oturumuna sahil olacaksiniz <br>2016/01/28, ...-...: bir Belçika vatandaşı Karadayı ve Amerika'ya gidip <br>2016/01/28, ...-...: orada kalabilir mi<br>2016/01/28, ...-...: canadali bir avukatla detayli bir gorusme yapacak <br>...<br>2016/01/28, ...-...: abi K. bey Kemal 34 52<br>2016/01/28, ...-... : F. Bey Halit 34 44<br>2016/01/28, ...-... :olarak bay nokta sizi ekleyecek<br>2016/01/28, ...-...: ilk harfler büyük Diğerleri küçük <br>...<br>2015/11/02, ...-...: bylocku avrupadayken google playdan indireceksiniz <br>2015/11/02, ...-...: bunun icin androud telefon veya tablet almaniz gerek <br>2015/11/02, ...-...: apple da bylock yok <br>2015/11/04, ...-...: Abi k. abiyi de baska bir eve aldik <br>2015/11/04, ...-...: Daha dogrusu tum 49 lari biryerlere. alindi.<br>...<br>2015/11/16, ...-...: Millete hizmetten başka düşüncesi olmayanlara Vehim ötesi paranoya ile terörist diyenler, Yakın bir gelecekte terörist ilan edileceklerdir. "El ele bayramın gölgesindeyiz, Yüzlerde ziya, ufuklarda ��şık; Saflarımız sımsık."MFG Şimdi artık bir vuslat peşindeyiz, Savrulanlara yazık. Bazen rüyalar hemen çıkmaz On sene önce bir ehli keşif goril olarak görmüş Karşımıza şimdi gorilleşmiş olarak çıktı Ne yapalım kaderimizmiş. Şerrinden emin olmak için tedbir almalıydık Ama safmışız hüsnü zannımıza aldandık On sene sonra goril olarak çıkması Bizim kaderimizmiş. Bugün hırsızlıklarını kapatmak için Tam bir Karakuşi kararı var Artık haya hislerini yitirmişler Tarihin sahifelerinde bir tükürük olacaklar Bir insan şekavete soyunup Ben Ali Baba'yım diyor 40 Haramiler de ona bakıp Haramiliklerine devam ediyorlarsa Gayretullaha az kaldı demektir<br>....<br>2016/01/04, ...-...: su an gaybubettemisin <br>2016/01/04, ...-...: iş güç yok <br>2016/01/04, ...-...: değilim <br>2016/01/04, ...-... : dikkat et <br>2016/01/04, ...-...: çogu arkadaş gaybubiyette<br>2016/01/04, ...-...: memodan haberin varmi <br>2016/01/04, ...-...: gaybubiyet dediğn hapis halinin biraz konforlu hali <br>2016/01/04, ...-...: hic olmazsa arada sirada cocuklari goruyorsunuz <br>2016/01/04, ...-...: Evde tedirgin yatmak ta ayrı bir işkence...<br>2016/01/04, ...-...: buralarda stres had safhada<br>2016/01/04, ...-...: inşallah pasaport problemi çözülür,yada süreç sonlanır <br>2016/01/04, ...-...: geri donelim diyenler var <br>2016/01/04, ...-...: sizde sevdiklerinize kavuşursunuz<br>2016/01/04, ...-...: adamlar onu istiyor<br>2016/01/04, ...-...: geri dönemezsiniz ki<br>2016/01/04, ...-...: pasaporturnuz iş görmez<br>2016/01/04, ...-...: kim geri dönmek istiyor<br>2016/01/04, ...-...: burada olmamiz bence onlarin elini bagliyor <br>2016/01/04, ...-... : bir kac kisi <br>2016/01/04, ...-...: asıl hedef:sen, z. ve f.<br>2016/01/04, ...-...: zaten bir maç mişisiniz <br>2016/01/04, ...-...: gerekirse elcilikten belge aliniyor<br>2016/01/04, ...-... : hanımlardan fırçayı yiyenler dönelim diyordur <br>2016/01/04, ...-...: ben dusunmuyorum<br>2016/01/04,...-...:burayarda anlık olarak kaçma imkanı olmayanlar güybubiyette <br>2016/01/04, ...-...: kim düşünüyor gerçekten merak ettim <br>2016/01/04, ...-...: onu bildiklerinden operasyon yapamiyorlar <br>...<br>2015/12/10, ...-...: N. (10.12.2015 07:40): Abi bu gonderdigim telefon guvenligi icin cok onemli bir programdir bu programi kurmaniz ve settingden ayarlarini yapmaniz elzem oneme haizdir N. (10.12.2015 07:40): Herhangi bir sikintili durmda telefonu sifresini acmaya calistiklarinda 4 defa yanlis yapilinca fabrika ayarlarina dondurecektir<br><br>2015/12/15, ...-...: Konu:Not 15.12.2015 Zamanın en küçük parçasını israf etmeyin. Kasvetli havanın dağılmasını istiyorsanız ona bizim gücümüz yetmez. Ona "ve huve âla külli şeyin kadir " hazineler Sultanı'nın gücü yeter. Kendi gücüne dayananlar muvakkaten 23 adım ileri gitseler bile kader ve felek onları 45 adım geriye atacaktır. Ağyardan sıyrılmanın yolu Yâr'ı bulmadan geçer. Sürekli O'nu dillendirme.. Hayatı dolu dolu yaşama... Neyi neyle yere serecek bilemezsiniz, canının yakılmasını istemeyen O'na müteveccih olsun. Bakmayın tiz perdeden atıp tuttuklarına, boylarından uzun dillerine. Allah ahirette alacakları birşey kalmasın diye mehil üstüne mehil veriyor. O hikaye bittiği zaman anlatacakları birşey kalmayacak. Uluslararası mahkemelerde yargılanacaklar. Not: Hocaefendinin annesini rüyada görüyorlar: Ankebut suresinin 53. ayetini okusanız diyor. (Ankebut 53: Sen onların helaki için acele ediyorsun ama Allah'ın bir takdiri var.)<br>Yukarıda bir kısmına yer verilen ByLock yazışma içeriklerinin; hakkında yakalama kararı bulunan ve yurt dışında olduğu olduğu anlaşılan davacının, diğer örgüt mensupları ile ByLock ve Tango uygulamaları üzerinden iletişim halinde olduğunu, örgütsel birliktelik içerisinde hareket etmek suretiyle bulunduğu ülkede vize almaya ve iltica etmeye çalıştığını, örgüt lideri Fethullah Gülen'e sempati duyduğunu gösterir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.<br>Davacı tarafından, bu tespitlerle ile ilgili herhangi bir beyanda bulunulmamıştır. <br>Netice itibarıyla davacı hakkında düzenlenen bahse konu Raporlar, Tutanaklar ve davacının ByLock yazışma içerikleri birlikte değerlendirildiğinde; davacının "..." ve "..." ID numaralarıyla ve bir kullanıcı adı ve şifre almak suretiyle bu ağa dâhil olduğu anlaşılmaktadır.<br><br>a-2)Davacının Adının Geçtiği ByLock Yazışmaları:<br>Davalı idarece dosyaya sunulan ... ID numaralı, kullanıcı adı '…" olan K.H. adlı ByLock kullanıcısına ait ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağında yer alan, bu kişi ile ... ID numaralı Bylock kullanıcısı arasında 06/01/2016 tarihinde yapılan yazışma şu şekildedir:<br>...<br>...-...: sa abi <br>...-...: abi bir yol haritasi var mi bizden istenen benim bildigim biz buraya beklemeye geldik bazi abiler stres yapip bazi seyleri zorluyorlar<br>...-...:mesela neredeyse hepimiz anversten pasaport icin basvuracagiz tedbire aykiri olmaz mi<br>...-...: interpolden kaydin duzeltilmis I icin <br>...-... abi bizlerde zorda kaliyoruz onlar ugrasiyor biz bekliyoruz gibi<br>...-...: ben iltica tavsiye mi yoksa cok isteyenleri kapsayan ruhsatmi ogrenmek istiyorum <br>...-...: cihan abi m.bey gibi durumunu zorlayanlara ozel konusmak ve yol haritasi<br>cizmek lazim yoksa meseleler genellesip herkesi tartismanin icine cekiyor<br>...-...: tedbirin yerlerde surunmesi kacinilmaz <br>...-...: mesela esas olan beklemek denilse en azindan benim gibi olanlar yonunden<br>tartismalarin disinda kalacagiz<br>...-...: burada iltica disinda beklemeyi secsek bile pasaportlarimizin zayi kaydi ni<br>kaldirmak icin basvurmalimiyiz bu bir on mesele,<br>...-...: abi bize tr den net cevap gelmeli esas olan beklemek diye, eger oyleyse yeni<br>alternatifler ortaya cikmamissa<br>...-...: eger oyle cevap gelirse ben net uyarim bazi arkadaslara ornek olur diger arayislar<br>istisna olur,<br>...-...: yoksa bazi arkadaslarin evham ve tedirginlikleri her seyin onune geciyor, hizmet<br>dusuncesi yara aliyor<br>...-...: gelecegi goremeyiz, kaderi tayin etme durumumuz yok, amabize verilen cevapta bir maslahat olmali, yoksa bugun ist<br>...-...: yol haritasiz aceleyle geldik anlasiliyor, beklemek dogrumuu tum yonleriyle<br>degerlendirilmeli,<br>...-...: bizim burada atacagimiz adimlar faydali olur mu bakmak lazim, kacti haberleri<br>yaninda baska turlu psikolojik harpte de kullanabilirler mi artisi eksisiyle analiz yapmali, bizim gorusler iletildi oyle kaldi<br>...-...: ben bu isler biterse baska bir sey iletilmezse donmeyi dusunuyorum , ama cihan ve s. abi gibi isimler tr de cok tartisiliyor, bitse bile bizim gozonunde olmamamiz kendimizi unuttturmamiz gerekir diye hic donmemenin daha dogru olacagini dusunuyorlar, bir acidan haklilar<br>...-...: abi zaman neler gosterecek bilemiyoruz <br>...-...: abi vize sureleri doluyor, z. beylerin doldu, bize kardesim zaten beklemek<br>icin ordasiniz aslolan bekleyin denirse bazilarimiz acisindan tartisma sona erer, ama bunun iyi tartisilmasi gerekir, yoksa bugun adim atanlar gibi yarin tartismaya girmeyenlere sizde adim atin denirse kirilganlik ve bize oylesine cevap verilmis diye fitne olusabilir <br>...<br>Yukarıda belirtilen yazışma içeriklerinin yer aldığı ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı ile UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemede; bu yazışmaları yapan kişilerden ... ID numaralı, K.H. isimli ByLock kullanıcısının, yargı mensubu olduğu ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verildiği, davacıyla birlikte bir dönem Sakarya'da görev yaptığı, yazışma içeriklerinin de davacı tarafından yapılan ByLock yazışmalarıyla benzer içerikte olduğu görüldüğünden, yazışmalarda "cihan abi" olarak bahsedilen kişinin davacı olduğu kanaatine varılmıştır.<br> Davacı tarafından, bu tespit ile ilgili herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.<br> <br>Sonuç olarak, davacının, adına açıkça yer verilen ve örgüt içerisinde olduğunu gösteren yukarıdaki yazışma içerikleri, davacı hakkında işbu dosya kapsamında aktarılan diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyan bir unsur olarak değerlendirilmiştir.<br><br>b) Davacı Hakkındaki Tanık Beyanları<br> Davacı hakkındaki tanık beyanları şu şekildedir:<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan Y.T. isimli şahsa ait, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17/02/2017 tarihli şüpheli segbis sorgulama tutanağı: "...2014 yılında Sakarya adliyesinde görevde iken HSYK seçimleri için adliyedeki hakim savcılar iki gruba ayrılmıştı. Bağımsızlar için çalışıp oy isteyen grupta o dönem Sakarya'da görev yapan ... vardı. Bu kişi çevre adliyeleri gezip bağımsızlara oy istiyordu. Bunu da şu an vefat etmiş olan savcı arkadaşım M.Ş.Ş. bana Sapanca Adliyesine ...'ın adliyeye oy istemek için geldiğini söylemişti..."<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.H. isimli şahsa ait, Yargıtay ... Ceza Dairesinin E:… sayılı dosyasının 07/11/2017 tarihli celsesindeki SEGBİS kaydı: "... Cemaat mensuplarına İstanbul CMK TMK ve İstanbul Adliyesinde çalıştıkları sırada güvenlik adı altında haketmedikleri halde makam aracı tahsisi ve birden fazla koruma tahsis edilmiştir. Örneğin M.E., M.K., Ö.D., ... ... ... H.K., H.A., C.K. ve daha hatırlamadığım başkaları da var şuan isimlerini hatırlayabildiğim bunlar. Bunların hepsine araba verdiler altlarına şey yaptılar has elemanlarına ... F.S. ile birlikte A Takımında; Z.Ö., ... ... M.Ö., M.E.'nin olduğunu hatta G.D. ve S.Ş.H.'nin de olduğunu düşünüyorum..."<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan T.T. isimli şahsa ait, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 05/01/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı: "...Ben Bakırköy Adliyesinde staja başladıktan sonra, stajyer olan sonradan Yargıtay Üyesi olan R.Ç. beni ziyarete geldi. Kendisinin oturduğu Aksaray Horhor daki evine davet etti. Bu evde stajerler kalıyordu. Ben o tarihteki cemaatin organik bir yapı olduğunu bilmiyordum. Ben yalnızca bu evi biliyorum. Bu evde namaz kılar, sohbet eder çay içerdik. Ben bu evde A.A., H.K. ile tarşılaştım ve tanıştım. ... ve F.S. de bu eve gelir giderlerdi. Ben bu eve bir yıl kadar gidip geldim, cemaatin organik bir yapı olduğunu anlamamıştım..." <br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan İ.O. isimli şahsa ait, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26/12/2016 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı-2: "...21/05/2014 tarihindeki genel kurulda M.G.'nin Z.Ö. ve ... ile ilgili yapmış olduğu şikayetinin incelenmesinde A.K., N.H., Z.K., K.İ., Z.Ö., H.K., İ.A., R.A. ve ben soruşturma açılması yönünde oy kullandığımız halde Fetullah Gülen cemaat mensupları ve A.A.'nın karşı oyları ile soruşturma açılmasına izin verilmediği görülmektedir ... Bir diğer olay ise 25/09/2011 günü Oda TV'de hakkımda yapılan bir haber ile ilgilidir. Bu haberde cemaat hangi HSYK başkanından rahatsız başlığı kullanılarak, cemaate yakın bir internet sitesine atıfta bulunmak suretiyle benim az önce belirttiğim iki olay ile ilgili cemaatin rahatsızlığı belirtilmişti. Bu olaylar nedeni ile ben ifademin önceki kısımlarında bahsedilen ve çoğunlukla mesleki konularda bir araya geldiğimiz toplantılara da gitmemeye başlamıştım. Bu dönemde 7 Şubat 2012 tarihli ve ayrıntılarını yukarıda anlattığım MİT krizi yaşandı. Bu konu ile ilgili de yazılı basına yansıyan açıklamalarımla özel yetkili Başsavcılıkların keyfi uygulamaları hakkında beyanlarım vardır. Bu konjonktürde özel yetkili savcılık ve mahkemeler ile ilgili yaşanan tartışmalar ve bizimde endişelerimiz olması nedeni ile bir eğitim programı planladık. 1. Daireye bağlı olarak eğitim bürosunca yapılan planlama gereği ben daha önce resmi bazı temeslardan şahsen de tanıdığım ve özellikle A.Ş. ve N.Ş. konularında Türkiye aleyhine iki kez rapor yazdığını bildiğim Avrupa Birliği İnsan Hakları Komiseri T.H. ile temasa geçtim. Progrmamının yoğun olduğunu, Türk kökenli bir yardımcısını göndereceğini söyledi. Ancak bahsettiği kişinin de gelme imkanı olmayınca T.H. raporlarına ve yazdığı köşe yazılarınde yer veren ve bu hususta bir seri yazı kaleme alen S.E. ile görüştüm. Programda konuşmacı olarak katılmaya ikna ettim. Ayrıca F.Y. ve B.Ö. bu eğitim programına katıldı. B. bey konuşmasında yasalarda herhangi bir eksiklik ya da yanlışlık bulunmadığını, sıkıntıların uygulamalardan kaynaklandğını anlattı. S.E. Hamerbeg raporlarına atıf yaparak bir örnek kabilinden soru sordu. Sorusu sanıkların lehine bir bilirkişi raporunun F.S. tarafından mahkemeye gönderilmeyip emanete alınmasının hukuki olup olmadığı şeklindeydi. Bu soru üzerine N.Ö. söz alarak, yürümekte olan bir dava ile ilgili bir gazetecinin bu şekilde soru sormasının uygun olmadığını ve buna cevap verilmemesi gerektiğini belirtti. Yine bu toplantılarda benim birinci gün yaptığım konuşmada uygulamada yaşanan erken saate gözaltına almalar, uzun tutukluluk süreçleri, mesela şike davasındaki örgüt kabulü gibi hususlara değinmem katılan özel yetkili meslektaşlar üzerinde gözlemlediğim kadarıyla hoş karşılanmadı. Üçüncü gün yapılan toplantılarda yine konuşmamda benzeri şeyler söylemiştim. Benden sonra söz alan 2. Daire Başkanı N.Ö. ise benim uzun süre kürsüden uzak olduğuma değinerek ağır ceza mahkemelerinin çalışma koşullarından haberimin olmadığını, kendisinin ise ağır ceza mahkemesi başkanlığından gelmesi nedeni ile meslektaşları anladığını ve yapılanların hukuka uygun olduğunu belirtti. Benim konuşmamın aksine kendisinin konuşması çok şiddetli bir şekilde alkış aldı. Soru cevap kısmında ise ... bana soru sormak için söz alarak, yaptığım açıklamalardan rahatsız olduğunu ve önemli bir işlevi yerine getirmeleri nedeni ile kendilerine destek vermem gerektiğini belirtir şekilde konuşma yaptı..."<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan M.E.K. isimli şahsa ait, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24/08/2017 tarihli şüpheli sorgulama tutanağı: "...Ben Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan ihbarın kripto fetöcüler tarafından benim gibi cemaate karşı duran insanlara zarar vermek kastıyla yapıldığım düşünüyorum. Ben 17. Dönem Adli Yargı Hakim adayıyım. Dönem arkadaşlarım arasında yer alan kişilere bakıldığı zaman Fetöcü F.S., ... gibiler ünvanlı görevlere atınmışlardır. Benim de hiçbir makama gelememem onlardan olmadığımı gösterir... "<br>Aynı şahsa ait, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 24/08/2017 tarihli şüpheli ifade tutanağı: "...Hatırladığım kadarı ile 2007 yılında Ergenekon diye bilinen soruşturma süreci başladı. Ben bu sürecin başında bu soruşturmanın Gülen örgütünün operasyonu olduğunu anladım. Zira buradaki savcılardan(Cihan KANTI- F.S. ) gibi savcılar ile 1991 ve 93 yıllarında Hakim Savcı eğitim merkezinde birlikteydik. Bu kişilerle samimiyetim yoktu, ancak o yıllarda şimdiki gibi çok gizli değillerdi, FETÖ’cü oldukları biliniyordu..."<br>Yargı mensubu olarak görev yapmış olan ve ifadesine başvurulan B.E. isimli şahsa ait, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 16/08/2016 tarihli tanık sorgulama tutanağı: "...Ben Sakarya'ya ilk gittiğim yıllarda adliye lojmanlarının hakim savcı lokali olarak kullanılan L16 bloğunun zemin katında ki bir dairede kurulmuştur ve sadece özel maçların, özel kanallardan verildiği durumlarda bir kısım hakim-savcılar orada maç izlemeye gidiyorlardı, bende birkaç kez burada maç izlemeye gittim. Tarihini tam olarak hatırlayamamakla birlikte 2014 yılında B.B. Başsavcı olarak Sakarya iline geldikten sonra adliye lojmanları lokalinin yerini L13 bloğundaki 1 numaralı daireye taşıdı ve buranın teftişini sağladı ancak buranın teftişinin ne şekilde sağladığı konusunda hiçbir bilgim yoktur. Söz konusu lokalin faaliyeti geçmesinden sonra ilk günlerde yine bir kısım hakim-savcı arkadaşlar bu lokale geldi. Hatta bildiğim kadarı ile lokalin açıldığı ilk günlerde birkaç kez hakim-savcı eşleri çocuklarının doğum günü gibi bir kısım kutlamaları da burada yaptılar. Ancak bir süre sonra tüm hakim-savcı arkadaşların belli maçlar haricindeki günlerde lokale gelmemeye başladılar. Bu lokale daimi olarak gelenler başsavcı B.B., K.K. ve İ.S.Y. savcı ile lokalde kalanlar ... ve H.H.Ö. ile sürekli geliyorlardı. Bende kağıt oyunu oynamak üzere ara sıra lokale gidiyordum. Özellikle HSYK seçimlerinden önceki günlerde özellikle B.B., ..., H.H.Ö., K.K. ve İ.S.Y.'nin kendi aralarında bilgi paylaşımları yaptıklarını hissediyordum. Hatta benim FETÖ/PDY cemaat yapılanmasına şiddetle karşı olduğumu bilmelerine rağmen kağıt oyunu oynadığımız sırada dahi bana propaganda maksatlı konuşmalar yapmaya çalışıyorlardı ve Samanyolu televizyonunu seyrettirmeye çalışıyorlardı ancak kendilerine her seferinde ya TRT kanalını açmalarını veyahut müzik kanalını açmalarını tavsiye ediyor ve açtırıyordum ve bir parti oyun oynadıktan sonra genelde yanlarında fazla oturmadan oradan ayrılıyordum. Dolayısıyla benim yanımda çok fazla bir şey konuşmuyorlardı veya diğer yaptıkları konuşmaları çok fazla duymadım. Ancak bu isimlerini saydığım kişiler yine birlik ve beraberlikleri içerisinde her zaman tek ses olarak davrandılar. Çok emin olmamakla birlikte bunların başını B.B. ve ...'ın çektiğini sanıyorum. Ayrıca en çok B.B. ve ... telefonlarla konuşuyorlardı ancak telefonla konuştuklarında diğer odaya geçip konuşuyorlar ve kimle konuştuklarını hiçbir şekilde duymadım. Ancak sürekli gizli şeyler konuşuyorlardı. Daha sonrası benim yanımda hiçbir telefon görüşmesi yapmadılar. En son HSYK seçimlerinden sonra ki gün yani Pazartesi günü akşam beni yine oyun oynamaya çağırmışlardır, oyun oynadığımız sırada B.B.'nin ortaya konuşma bahanesi ile bana, şahsıma karşı küfür ve hakaretler etmesi üzerine aramızda çıkan tartışma sonucu orayı terk ettim, bir daha da hiçbir şekilde lokale gitmedim. Benim lokale son gittiğimde yani B.B.'nin ortaya ediyorum diyerek şahsıma hakaret ettiği sırada orada ..., H.H.Ö., K.K. ve cumhuriyet savcısı R.E.D. da vardı..."<br>İfadesine başvurulan R.A. isimli şahsa ait, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26/08/2016 tarihli tanık ifade formu: "...2014 yılı kış aylarında B.B. Sakarya Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı. Cumhuriyet Başsavcısı olan B.B. Sakarya'ya atandıktan sonra L/16 Blok zemin katta bulunan daireyi L12 Blok D:1'e idari mali işlerin oluru ile taşıdı. Lokal buraya taşındıktan sonra dairenin salon ve mutfak kısmını lokal olarak, odalarını da misafirhane olarak kullanmaya başladık. 1 adet çift kişilik yatak 2 adet de tek kişilik olmak üzere toplamda 3 yatak koyduk. Misafirhanenin yönetimi ve giderleri Başsavcılığa bağlıydı. Lokallarin giderleri ve yönetimi ise site yönetimine bağlıydı. Cumhuriyet Başsavcısı B.B. Sakarya'ya atanmadan önce yine Sakarya adliyesine atanan C. Savcısı ..., hakimler H.H.Ö. ve K.K. da adliyede görev yapıyorlardı ve dışarıda kalıyorlardı. Misafirhane açıldıktan sonra misafirhanede kalmaya başladılar ...Ben de misafirhane açıldıktan sonra misafirhaneden de sorumlu oldum. Cumhuriyet Savcısı ..., hakim H.H.Ö. ve hakim K.K. da misafirhanede kalmaya devam ettiler. Hatırladığım kadarıyla lojmanda daireler boşalıncaya kadar yani yaz kararnamesine kadar misafirhanede kaldılar. Misafirhanede kaldığı süre içerisinde Cumhuriyet Başsavcılı B.B.'nin aym binada dairesi olmasına rağmen hafta içi her gün Sakarya'da kaldıkları süre içerisinde gece 24:00'a kadar lokalde kalıyorlardı. Lokalde kaldıkları süre içerisinde yanlarına yine aym lojmanda oturan C. Savsısı İ.S.Y. de sürekli yiyecek bir şeyler getirmek suretiyle lokale geliyordu ... Bunlar misafirhanede kaldığı süre içerisinde yine dışarıda oturan 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan M.S. de özel bir yemek yaptırdıklarında davet üzerine lokale geliyordu. Yaz kararnamesinden sonra lojmanlar boşalınca misafirhanede kalan hakim H.H.Ö. ile K.K. lojmana çıktılar. C. Savcısı ... misafirhanede bir süre daha kaldı. Sonrasında dışarıda ev tuttu ... yine misafirhanede kalırken B.B., ... ve İ.S.Y. lokalde bir araya gelip misafirhaneden eve çıkan H.H.Ö. ile K.K.'yi çağırıyorlardı. Ayrıca Bölge Adliye Başsavcısı olan İ.E.K.'yi de zaman zaman çağırıyorlardı. Ve yine geç vakitlere kadar oturuyorlardı. İzledikleri televizyon kanalı da Bugün TV, Kanal Türk ve CNN Türk kanalını izliyorlardı. Ben sürekli mutfakta durduğum için hangi konular hususunda görüştüklerini duymadım. Fakat bu yukarıda isimlerini verdiğim grup sürekli bir araya geliyordu. Lokalde oyun oynuyorlardı. Zaman zaman da C. Savcısı R.E.D. de bunlara katılıyordu. Ne amaçla geldiğini bilmiyorum. Gördüğüm kadarıyla oyun oynuyorlardı. Bu isimlerini saydığım kişiler genelde hafta içi bir araya geliyordu. Hafta sonları İstanbul ilinde aileleri oldukları için İstanbul'a gittiklerinden hafta sonları lokalde olmuyorlardı. Yine C. Savcılarımız olan E.B. da kağıt oynamak için hafta için lokale geliyordu. Kağıt oynamayan gelen C. Savcıları E.B. ve R.E.D. zaman zaman kağıt oynamaya bunların yanma geliyorlardı. Lokalde kalanlar ile C. Başsavcısı B.B. yalmz kaldıklarında ne tür konular konuştuklarını bilmiyorum. Ben çay verip dışarı çıkıyordum. Sonrasında 2014 yılı Ekim ayında HSYK seçimlerinden sonra Başsavcı olan B.B. tayinen Şanlıurfa iline savcı olarak atandı. Seçimler öncesi de C. Savcısı olana ... da dışarıdan ev tutup çıktı..."<br> Davacı tarafından, tanık beyanlarına karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.<br>Bu durumda, davacının örgüt içerinde yer aldığına, 2014 yılı HSK üye seçimlerinde örgütün sözde "bağımsız" adayları için oy istediğine ve diğer hususlara yönelik yukarıda yer verilen ifadelerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varılmıştır.<br><br>c) Unvanlı Görev<br> Davalı idare, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün yargıda etkin olduğu dönemde unvanlı bir göreve atanmasının davacının anılan terör örgütü ile irtibat ve iltisakına yönelik bir tespit olduğunu ileri sürmüştür.<br>Kararımızın "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler" başlıklı kısmında açıklandığı üzere, FETÖ/PDY tarafından bu örgütle iltisak ve irtibatı bulunan hâkim ve savcıların örgütün amaç ve stratejilerinin gerçekleştirilmesini sağlamak maksadıyla üst görevlere getirilmesi hedeflenmiş ve örgütün Adalet Bakanlığı ve HSK'da etkin olduğu dönemde örgüt yöneticilerinin yönlendirme ve telkinleriyle örgüt mensuplarının üst görevlere getirilmesi sağlanmıştır.<br>Nitekim, yargı mensubu olarak görev yapmış ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiş olan R.A. isimli şahsın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04/11/2016 tarihli şüpheli ifade tutanağında yer alan, "...Ben Tatvan'dan sonra 2010 yılında Konya Ereğli'ye hakim olarak atandım. Burada göreve başladıktan sonra cemaat adına şuan soyadını hatırlayamadığım ve mesleğini bilmediğim İ. isimdeki bir şahıs cemaat adına benimle irtibata geçti ve ben burada maaşımdan cemaate gönderdiğim parayı bu şahsa verdim. Bu şahıs bana unvanlı görev talep etmemi tavsiye etti. Ben de onun yönlendirmesiyle hatırladığım kadarıyla 2012 yılının Kasım, Aralık ayları gibi Ankara ili Batıkent semtindeki cemaate bağlı şuan ismini hatırlayamadığım bir liseye gittim. Burada hakim olduğunu bildiğim ancak idari görevi hakkında bilgi sahibi olmadığımı E.D. isimli şahısla tanıştım. O, benim Ankara'ya neden geldiğimi zaten biliyordu. O, beni İ.O.'ya yönlendirdi. Ben, E.D.'nin HSYK'da görevli olduğunu daha sonra öğrendim. Ben, İ.O.'yu makamında ziyaret ettim. Burada kendisine unvanlı görev talep ettiğimi ilettim. O da benim talebimi not aldı ve daha sonra 2013 yılı yaz kararnamesi ile Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi başkanı olarak atandım..." yönündeki ifadesi de yukarıda yer verilen tespitleri doğrulamaktadır.<br>Davalı idare tarafından dosyaya sunulan davacıya ait hizmet belgesinin incelenmesinden; davacının İstanbul Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY terör örgütünün HSK'da etkin olduğu dönemde Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin … tarih ve … sayılı kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak atandığı, HSK'da FETÖ/PDY terör örgütünün etkisinin kırılmasından sonra aynı Dairenin 16/01/2014 tarih ve 127 sayılı kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevinden alınarak Sakarya Cumhuriyet Savcılığına atamasının yapıldığı görülmüştür.<br>Davacı tarafından, bu tespitle ilgili herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.<br> Bu durumda, davacının FETÖ/PDY terör örgütünün HSK'da etkin olduğu dönemde yargıda önemli bir temsil makamı olan Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak görevlendirilmesinin yukarıda yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu sonucuna varılmıştır. <br><br>d) Diğer Hususlar<br>Davalı idare tarafından savunma dilekçesinde, davacının 7103895 abone numarası ile Digitürk platformuna üye olduğu ancak örgüte müzahir STV grubuna ait kanalların anılan platformun yayın listesinden çıkarılmasını gerekçe göstererek aboneliğini iptal ettirdiği ileri sürülmüştür.<br> Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/02/2019 tarih ve E:2019.9.MD-312, K:2019/514 sayılı kararında Digitürk deliliyle ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir: <br>"FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne dair yurt genelinde yürütülen soruşturmalar, karara bağlanan davalar, bu süreçte elde edilen deliller ve açık kaynak bilgilerine göre; özellikle kamuoyunda 'MİT Tırları' ve '17-25 Aralık' adlarıyla anılan soruşturmalar akabinde, örgütsel yapılanmanın etkisini azaltmak maksadıyla alınan idari tedbirler kapsamında, örgütün en önemli propaganda ve algı aracı olup toplumsal mühendislik konusunda son derece önem verdiği yayın organlarına kısıtlamalar getirildiği, bu çerçevede örgüte müzahir oldukları değerlendirilen STV, Bugün TV. KanalTürk gibi kanalların 08.10.2015 tarihinde yayından çıkarttıkları, bunun sonucunda da örgütün sözde imamlarının ve yöneticilerinin telkin ve tavsiyeleriyle bazı örgüt üyelerinin bu süreçte dijital platformlarda devam eden üyeliklerini örgütsel tepki olarak sona erdirdikleri tespit edilmiştir." <br>Yukarıda yer verilen kararda da yer verildiği üzere FETÖ'nün en önemli propaganda ve algı aracı olup toplumsal mühendislik konusunda son derece önem verdiği yayın organlarının çeşitli dijital yayın platformlarından çıkarılması üzerine örgütün yöneticilerinin telkin ve tavsiyeleriyle bazı örgüt üyelerinin bu süreçte dijital platformlarda devam eden üyeliklerini örgütsel tepki olarak sona erdirdikleri anlaşılmaktadır. <br>Nitekim davacı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06/04/2017 tarih ve Soruşturma No:2017/45903, Esas No: 2017/10081, İddianame No:2017/1537 sayılı iddianamede; " ... Yine şüphelinin(davacının) adına 2 adet Digitürk abonelik kaydı bulunduğu ve 7103895 abone numaralı Digitürk aboneliğini 26.10.2015 tarihinde ve 9266417 abone numaralı Digitürk aboneliğini de 08.10.2015 tarihinde, FETÖ/PDY terör örgütü medya yapılanması içerisinde yer alan STV grubu kanallarının Digitürk platformu yayınından çıkarılması gerekçesi ile iptal ettirdiği..." tespit edildiği belirtilmiştir.<br> Davacı tarafından, bu hususa ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamıştır.<br> Bu kapsamda, davacının örgüte müzahir STV grubu kanalların Digitürk Platformundan çıkarıldığı tarihten sonra Digitürk aboneliğini sonlandırmasına ilişkin durumun, davacı hakkındaki yukarıda aktarılan diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu değerlendirilmiştir.<br><br>6) Dava Konusu Kararın Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi<br> Davacı, dava konusu karar ile bazı temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte bu ihlal iddialarının özü davacının meslekten çıkarılmasına dayanmaktadır. <br> Bu kapsamda, davacı hakkında tesis edilen meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararın, AİHS'in 8. ve Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan "özel hayata saygı hakkı" çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.<br> Zira, AİHM tarafından dinamik bir şekilde yorumlanan ve sosyal hayattaki yansımaları kapsamında genişletilebilen "özel hayat" kavramı, eksiksiz bir tanım getirmenin mümkün olmadığı bir kavram olarak görülmekte, bu bağlamda bireylerin kişiliklerini geliştirmelerine ve mesleki yaşamlarına etki eden her durum özel hayata saygı hakkına dâhil edilmektedir. Nitekim AİHM, bireylerin genellikle iş ya da mesleki faaliyetleri sırasında dış dünya ile ilişkiler kurduklarını ve geliştirdiklerini belirterek ve bireyin iş hayatı ile özel hayatını birbirinden ayırmanın güçlüğünün altını çizerek, mesleki faaliyetlerin de özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğunu belirtmiştir (Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29). AİHM’e göre özel hayat, bir bireyin başka bireylerle, mesleki ve iş ilişkileri de dâhil olmak üzere, ilişki kurma ve geliştirme hakkını kapsamaktadır (C./Belçika, B. No: 21794/93, 07/08/1996, § 25).<br> Dava konusu edilen karar, davacının meslek yaşamının sona ermesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle söz konusu karar özel hayata saygı hakkı üzerindeki sonuçları itibarıyla AİHS'in 8. ve Anayasa’nın 20. maddeleri ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale oluşturmaktadır.<br> AİHS'in 8. maddesinin ikinci fıkrasına göre özel hayata saygı hakkının kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi ancak "kanunla öngörülmüş olma", aynı maddede sayılan "meşru amaçlardan birini gerçekleştirmeye yönelik olma" ve "demokratik bir toplumda gerekli olma" ölçütlerini karşılama şartıyla mümkündür. Anayasa'nın 20. maddesinin 13. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda ise özel hayata saygı hakkına müdahale edilebilmesi için müdahalenin "şekli anlamda belirli ve öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunması", "anayasal meşru bir amaca ulaşmaya yönelik olması" ve "demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine uygun olması" gerekmektedir. <br> Dolayısıyla dava konusu kararla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir. <br> Ayrıca, demokratik toplum düzenini tehdit eden olağanüstü hâlin varlığı hâlinde AİHS'in 8/2 ve Anayasa'nın 13. maddesinde bir temel hak ve özgürlüğe kamusal makamlar tarafından müdahale edilebilme şartlarını ortaya koyan güvencelere aykırı tedbirlerin alınması ya da bu güvencelerin daha düşük standartta sağlanabilmesi söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durum gerçekleştiği takdirde AİHS'in 15. ve Anayasa'nın 15. maddeleri uygulanabilir hâle gelmektedir.<br> AİHS'in 15. maddesinin birinci fıkrasında, savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike hâlinde sözleşmeci devletlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla bu sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında ise bu hâllerde dahi AİHS'te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.<br> Bu doğrultuda Anayasa'nın 15. maddesinde de olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasa'da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında ise Anayasa'da öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin alınamayacağı hak ve özgürlükler sayılmıştır.<br> Dava konusu karar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun'la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararın tesis edildiği tarih itibarıyla bu kararlara dayanak KHK'nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu karar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır. <br> Zira dava konusu karara gerekçe olarak gösterilen irtibat ve iltisak kavramları yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında yapılan değerlendirmede, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma durumu farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden bunların kanun koyucu tarafından önceden belirlenmesi ve kanunda tek tek sayılması zorunluluğundan söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre irtibat ve iltisak kavramları genel kavram niteliğinde olmakla birlikte, bu kavramların belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğunu söylemek mümkün olmadığından, hukuki nitelikleri ve objektif anlamları yargı içtihatlarıyla belirlenebilecektir. <br> AİHS'in 8. maddesinin ikinci fıkrasında özel hayata saygı hakkının kullanılmasına ulusal güvenlik ve kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla müdahale edilebileceği öngörülmüştür. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında ise özel bir sınırlama nedeni öngörülmemiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunmaktadır. Ayrıca Anayasa'nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Anayasa'nın 5. maddesinde Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 08/12/2015, § 7; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33). Dava konusu karar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararın tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.<br> Dava konusu karar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle “ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike”nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ'nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır. <br> Türkiye Cumhuriyeti tarafından 23/07/2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesiyle birlikte AİHS’in 15. maddesinde öngörüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği kaydıyla derogasyon bildiriminde bulunularak milletlerarası hukuktan doğan yükümlülük yerine getirilmiştir. <br> AİHS'in 15. maddesi ile uygulama alanı bulan, "ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikenin varlığı" hâlinde söz konusu tehlikeyi bertaraf etmek için ne yapmak gerektiğini takdir ve tayin etmek ulusun yaşamından sorumlu devlete aittir. İçinde bulunulan durumun kendine mahsus özellikleri nedeniyle bu özellikli durumu değerlendirmek hususunda, söz konusu tehlikeyi bertaraf edecek devletin, uygulayacağı tedbirler bakımından, olağan dönemdekinden çok daha geniş bir takdir marjına sahip olduğunu kabul etmek gerekmektedir (İrlanda/İngiltere [GK] B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 207).<br> Dava konusu kararın müdahalede bulunduğu özel hayata saygı hakkının AİHS'in 15. maddesinin ikinci fıkrası ile Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen ve olağanüstü hâllerde dahi AİHS ve Anayasa'da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınamayacağı belirtilen haklardan olmadığı açıktır. <br> Bu durumda, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu karar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.<br><br>7) Sonuç olarak<br> Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.<br>Dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerekmektedir. <br><br>D) KARAR SONUCU:<br> Açıklanan nedenlerle;<br>1.Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE, <br>2. Davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,<br>3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam 264,30-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,<br>4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,<br>5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,<br> 6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi. </font></p></body></html>