<html><head><meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=UTF-8"></head> <body leftmargin="25" topmargin="20" font face="Verdana" size="2"><b><font face="Verdana" size="2">Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/2966 E.  ,  2022/4240 K.</font></b><ul><li style="font-family:Verdana;font-size:12;font-weight:bold"></li></ul><ul style="list-style-type: circle;font-family:Verdana;color:#104d96;font-size:12"></ul><br> <b><font face="Verdana" size="2">"İçtihat Metni"</font></b><p align="justify"><font face="Verdana" size="2"> T.C.<br> D A N I Ş T A Y<br>ONÜÇÜNCÜ DAİRE<br>Esas No:2022/2966<br>Karar No:2022/4240<br><br>TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVALI) ... Kurumu<br>VEKİLİ : ... <br> 2- (DAVALI YANINDA MÜDAHİL) ... Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.<br>VEKİLİ : Av. ...<br> KARŞI TARAF (DAVACI) : ... <br>VEKİLLERİ : Av. ... , Av. ... <br> Av. ... <br><br>İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.<br><br>YARGILAMA SÜRECİ :<br> Dava konusu istem: Davacı şirketin dijital görüntü yayıncılığına ilişkin altyazı teknolojisi pazarında incelenen dönem içerisinde hâkim durumda olduğundan ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesini ihlâl ettiğinden bahisle 2018 mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayrisafi gelirlerinin takdiren %0,75 oranında idarî para cezası uygulanmasına ilişkin ... tarih ve ... sayılı Rekabet Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.<br> İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararda; ... (standardizasyon sağlanması amacıyla bu alanda geçerli tek patent) niteliğindeki ... ve ... sayılı patentlerini ihlâl eden ... 'e karşı herhangi bir ihtarda veya lisans anlaşması teklifinde bulunmadan doğrudan dava açma yoluna giderek patentlerinin kullanımının durdurulması ve patentli teknolojiyi lisanssız kullanan ürünlerin piyasadan toplatılması için mahkemeye başvurduğu sonucuna varılamayacağı, ...'in 09/11/2009 tarihinde ...'e patent ihlâllerine ilişkin olarak bildirimde bulunduğu ve iki yılı aşkın süren müzakereler sonucunda anlaşmaya varılamaması üzerine 03/05/2012 tarihinde dava açma yoluna gittiği, dava açılmadan önce ...'in patent ihlâlini gerçekleştiren ...'e patent ihlâlini bildirerek lisans anlaşması için istekli olduğunu gösterdiği, yazılı olarak bir lisans anlaşması teklifinin sunulduğu, ... tarafından patentlerin hükümsüzlüğünün ileri sürüldüğü ve lisans ücreti konusunda anlaşmazlık yaşandığı, ...'in ...'in sunduğu tekliften ve ...'in diğer TV üreticilerine uyguladığı lisans ücretinden daha düşük bir lisans ücreti teklifinde bulunduğu, görüşmelerden sonuç alınamaması karşısında ...'in fikri mülkiyet hakkını korumak amacıyla dava yoluna gitmiş olmasının hâkim durumu kötüye kullanmak olarak değerlendirilemeyeceği, davalı idare tarafından konuya ilişkin olarak ABAD'ın (Avrupa Birliği Adalet Divanı) Huawei-ZTE kararı emsal gösterilmiş ise de anılan kararda altı ilkeden bahsedildiği, diğer ilkeler ile alakalı olarak kesin ifadelere yer verilirken, bağımsız üçüncü tarafa başvurma ile ilgili olarak ''FRAND (patentin adil, makul ve ayrımcı olmayan koşullarda isteyen herkese belli bir bedelle kullandırılması) hükümleri üzerinde uzlaşmaya varılamamış ise, karşılıklı anlaşma doğrultusunda lisans ücretinin tayini hususu bağımsız üçüncü tarafın inisiyatifine bırakılabilecektir'' şeklinde bir ifade kullanıldığı, iki tarafın da takdir ve iradesi ile söz konusu durumun gerçekleşebileceğinin anlaşıldığı, bakılan uyuşmazlıkta ... tarafından teklif edilen bedelin çok düşük olduğu, bir karşılaştırma yapmak gerekir ise ...'in ...'e kıyasla çok daha yüksek lisans bedeli ödediği, ... tarafından bağımsız üçüncü kuruluşa başvurmanın talep edilmediği, ... tarafından lehine olan mahkeme kararına rağmen aşırı bir lisans bedeli talep edilmediği, lisans ücreti dışında gecikme faizi veya cezai şart talebinde bulunulmadığı, ... ürünlerinin Almanya'da toplatılmasına ilişkin mahkeme kararına rağmen davacının bu yola başvurmadığı ve sözleşme imzalanması amacıyla hareket ettiği, ...'in ödediği 0,75 Euro ortalama lisans ücretinin ortalama TV satış fiyatına ve ortalama birim maliyetine göre değerlendirildiğinde yüksek olmadığı, FRAND niteliğinde ve SEP olarak kabul edilmiş bulunan patentin sahibinin lisans alanlar ile sözleşme yapabilmek için patentin geçerliliğine itiraz edilmemesi koşulunu ileri sürmesinin bazı hâllerde rekabet sorunu oluşturabileceği, ancak ... tarafından patentine itiraz edilmemesine ilişkin sözleşmeye madde konulması ve ispat yükünün ... üzerinde bırakılmasına aralarında vuku bulan süreçlerin sebep olduğu, yıllar boyu süren görüşmelere rağmen uzlaşma sağlanmamış olması göz önüne alındığında ... tarafından sözleşmeye böyle bir hüküm konulmasında bir aykırılık bulunmadığı, taraflar arasında yaşanan uyuşmazlıktan dolayı ...'in patent haklarını korumak amacıyla sözleşmede böyle bir düzenlemeye yer verdiği, 4054 sayılı Kanun'un 44. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kural uyarınca, soruşturma raporunda ve ek görüşte şeffaflık ilkesinin hâkim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin değerlendirmeye dayanak teşkil etmesinden bahsedilmediğinden davacıya söz konusu husus hakkında savunma hakkı verilmediğinin anlaşıldığı, bu itibarla, 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ihlâl edildiğinden bahisle davacı şirkete idarî para cezası verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. <br> Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.<br> Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı ve müdahil tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.<br><br>TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğu, davacının fikri mülkiyet haklarını korumak için mahkeme emri yoluna gitmiş olmasının hâkim durumun kötüye kullanılması anlamına geldiği, üçüncü tarafa başvuruda takdir hakkının bulunduğu şeklindeki yorumun hatalı olduğu, SEP sahibinin mahkeme tehdidi ile karşı tarafı zorlamadan önce iyi niyet çerçevesinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği, hâkim durumda olan teşebbüslerin özel sorumluluğu bulunduğu, davacının tazminat yolu yerine ürünlerin toplatılması ve SEP kullanılmasının engellenmesi yolunu seçtiği, SEP ihlâllerine ilişkin ispat yükümlülüğünün patent sahiplerine ait olduğu, buna rağmen sözleşmede ...'e getirilen raporlama yükümlülüğünün ispat yükünün karşı tarafa geçirilmesi anlamına geldiği, sözleşmedeki fesih hakkı kaydının zımnî bir hükümsüzlük ileri sürmeme kaydı işlevi gördüğü, şeffaflık ilkesine ilişkin inceleme ve değerlendirmelerin ayrımcı uygulama başlığı altında değerlendirilmesi gerektiği ve bu kapsamda davacıya savunma hakkı verilmediğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı;<br> Davalı yanında müdahil tarafından, davacının hâkim durumdan kaynaklı özel sorumluluğu ile FRAND taahhüdü dikkate alınmadan eksik ve hatalı hukukî değerlendirmede bulunulduğu, davacının bağımsız üçüncü tarafa başvurmadan mahkeme emri yoluna giderek ürünleri toplatma kararı aldırmasının iyi niyetle müzakere etmediğini gösterdiği, davacı tarafından sözleşmede dayatılan patentin geçerliliğine itiraz etmeme kaydı ve ters ispat yükünün hâkim durumun kötüye kullanılması teşkil ettiği, şeffaflık ilkesine uyulmamasının ayrımcılık oluşturduğu, İdare Mahkemesi ve Bölge İdare Mahkemesi kararlarının adil yargılanma hakkını ihlâl ettiği ileri sürülmektedir.<br><br>KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, müdahilin temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların gerçek dışı ve bağlam dışı olduğu, bakılan davanın kamu yararı kavramının tartışılmasını gerektirmediği, Kurul'un hâkim durum değerlendirmesinin tartışmaya açık ve hatalı olduğu, İdare Mahkemesi ve Bölge İdare Mahkemesi kararlarının hâkim durumdan ve FRAND hükümlerinden kaynaklanan özel sorumluluğu değerlendirdiği, dava konusu uygulamaların hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği, anılan eylemlerinin ticarî olarak makûl ve orantılı bir şekilde fikrî mülkiyet haklarının korunmasına yönelik olduğu, müdahil şirket ile iyi niyet çerçevesinde müzakere edildiği, ancak müdahilin FRAND koşulları çerçevesinde anlaşma sağlamadığı ve geciktirme taktikleri uygulamak suretiyle kötü niyetle davrandığı, lisans sözleşmesinin tarafların karşılıklı anlaşmalarına dayandığı ve rekabeti kısıtlayıcı herhangi bir hüküm içermediği, lisans ücretlerinin tayini için bağımsız üçüncü tarafın atanması için müdahilin bir talebinin bulunmadığı, lisans ücretinin aşırı olmadığı, fesih kaydının hükümsüzlük ileri sürmeme kaydı olarak yorumlanmasının hatalı olduğu, şeffaflık ilkesinin ihlâl edildiğine ilişkin isnat bağlamında savunma hakkının kullandırılmadığı, esasen şeffaflık ilkesinin ihlâl edilmiş de olmadığı, mahkemelerin idarenin takdir yetkisine müdahalesinin söz konusu olmadığı ve idari yargı denetimi sınırları içinde kalındığı, mahkemelerin müdahilin iddialarını değerlendirerek karar verdiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.<br><br>DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.<br><br>TÜRK MİLLETİ ADINA<br> Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:<br> <br>İNCELEME VE GEREKÇE:<br> ESAS YÖNÜNDEN:<br> MADDİ OLAY : <br> Davalı yanında müdahil ... Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. (...) tarafından, idare kayıtlarına 29/12/2017 tarihinde giren başvuruyla, davacı ... N.V. (...) ve dava dışı ... A.Ş.’nin standart belirleyen ilgili kuruluşa beyan ettiği altyazı teknolojisine ilişkin standarda esas patentlerini adil, makul ve ayrımcı olmayan koşullarla lisanslayacağına dair taahhüdüne aykırı davranmak suretiyle 4054 sayılı Kanun’u ihlâl ettikleri iddiasıyla yapılan başvuru üzerine anılan iddialar hakkında önaraştırma yapılmasına karar verilmiş; hazırlanan Önaraştırma Raporu'nun değerlendirilmesi üzerine, ... tarih ve ... sayılı Kurul kararıyla, 4054 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddelerinin ihlâl edilip edilmediğinin tespitine yönelik olarak ... N.V. ve ... A.Ş. hakkında soruşturma açılmasına karar verilmiştir.<br> 17/12/2019 tarihinde yapılan sözlü savunma toplantısının ardından Kurul tarafından, yürütülen soruşturma ile ilgili olarak düzenlenen Rapor, Ek Görüş, toplanan deliller, yazılı/sözlü savunmalar ve incelenen dosya kapsamına göre, ... tarih ve ... sayılı karar ile, Koninklijke ... N.V.’nin dijital görüntü yayıncılığına ilişkin altyazı teknolojisi pazarında incelenen dönem içerisinde hâkim durumda olduğuna ve 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlâl ettiğine, bu nedenle, davacı şirket hakkında 2018 malî yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayrisafi gelirlerinin takdiren %0,75'i oranında idarî para cezası uygulanmasına karar verilmiştir.<br> Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.<br><br> İLGİLİ MEVZUAT:<br> 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un "Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması" başlıklı 6. maddesinde, "Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır. <br> Kötüye kullanma hâlleri özellikle şunlardır:<br> a) Ticarî faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler,<br> b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması,<br> c) Bir mal veya hizmetle birlikte, diğer mal veya hizmetin satın alınmasını veya aracı teşebbüsler durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın veya hizmetin, diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da satın alınan bir malın belirli bir fiyatın altında satılmaması gibi tekrar satış hâlinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi,<br> d) Belirli bir piyasadaki hâkimiyetin yaratmış olduğu finansal, teknolojik ve ticarî avantajlardan yararlanarak başka bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabet koşullarını bozmayı amaçlayan eylemler,<br> e) Tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanması."; <br> "İdarî Para Cezası" başlıklı 16. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, "Bu Kanunun 4, 6 ve 7'nci maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunanlara, ceza verilecek teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin nihai karardan bir önceki malî yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın malî yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde onuna kadar idarî para cezası verilir." kurallarına yer verilmiştir.<br> Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması Hâlinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmeliğin "Temel para cezası" başlıklı 5. maddesinde, temel para cezası hesaplanırken, 4064 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunan teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin, nihai karardan bir önceki malî yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın malî yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayrisafi gelirlerinin, (kartel tanımı dışında kalan yasaklanmış davranışları ifade eden) diğer ihlaller için binde beşi ile yüzde üçü arasında bir oranın esas alınacağı; buna göre belirlenen para cezası miktarının bir yıldan uzun, beş yıldan kısa süren ihlâllerde yarısı oranında arttırılacağı düzenlenmiştir. <br><br> HUKUKİ DEĞERLENDİRME: <br> Dava konusu Kurul kararıyla, FRAND (adil, makul ve ayrımcı olmayan koşullarda lisanlama) hükümlerine aykırı olarak davacı şirketin SEP (standarda esas patent) sahibi teşebbüsün yasal hakkı olan lisans alana yönelik mahkeme emri talep etme hakkını rekabet hukukuna uygun kullanabilmesi için “bedel tespitinde üçüncü bağımsız tarafa başvurma” adımına uymadığı, patent bedeli tespitinde şeffaf davranmadığı, genel ispat yükünü tersine çevirdiği ve ... ile aralarındaki sözleşmeye hükümsüzlük ileri sürememe kaydı eklediğinin tespit edildiğinden bahisle, ilgili pazarda hâkim durumda bulunan davacı şirketin 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlâl ettiği sonucuna varılarak davacı şirket hakkında idarî para cezası uygulanmıştır.<br> Kurul kararında yer verilen, ...'in SEP sahibi teşebbüs olarak yasal hakkı olan lisans alana (...'e) yönelik mahkeme emri talep etme hakkını rekabet hukukuna uygun kullanabilmesi için "bedel tespitinde üçüncü bağımsız tarafa başvurma” adımına uymadığı, patent bedeli tespitinde şeffaf davranmadığı ve genel ispat yükünü tersine çevirdiği yönündeki tespit ve gerekçelerde hukukî isabet bulunmamaktadır. Bununla birlikte, taraflar arasındaki sözleşmeye eklenen hükümsüzlük ileri sürmeme kaydının hâkim durumun kötüye kullanılması hâli teşkil edip etmediğinin ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. <br> Kurul tarafından, bir teşebbüsün SEP sahibi olmasının, hâkim durumda olması için tek başına yeterli görülmeyip, somut olay bazında inceleme yapılarak ve bu çerçevede ... standardına uyumun ve ilgili standarda uyumun sağlanması için ...’in ... ve ... patentlerinin kullanımının Türkiye’de zorunlu olup olmadığı incelenerek, Türkiye’de televizyon üreticilerinin ...’ten lisans almaktan başka bir alternatifleri bulunmadığı, ... patentlerine konu teknolojinin anılan teknolojiyi ürünlerinde kullanmak zorunda olan standart uygulayıcıları için vazgeçilmez nitelik taşıdığı, teknolojiye erişememe hâlinde panel televizyon pazarında ETSI standardını karşılayabilecek şekilde üretim ve ihracat yapmanın mümkün olmadığı, ayrıca ...’in elindeki SEP’leri âdil, mâkûl ve ayrımcı olmayan şartlar altında lisanslayacağına dair taahhütte bulunmasının vazgeçilmezlik faktörünü güçlendirdiği ve ...'in ilgili teknoloji pazarında, söz konusu SEP’lerin patent korumasından yararlandığı dönem süresince %100 oranında pazar payı olduğu gerekçeleriyle ...’in sahip olduğu standarda esas patentler sayesinde dijital görüntü yayıncılığına ilişkin altyazı teknolojisi pazarında hâkim durumda olduğu sonucuna ulaşılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.<br> Standarda esas patent (SEP), kavramsal olarak sahibi tarafından teknik bir standardın uygulanabilmesi için zaruri olduğu ilan edilen patenti, başka bir anlatımla, belirli bir standardın uygulanabilmesi için vazgeçilmez olarak ilan edilen tescilli/patentli teknolojiyi ifade etmektedir. Bu bağlamda, başta yüksek teknoloji gerektiren elektronik veya akıllı cihazlar gibi standarda tâbi ürünlerin bir veya birden çok SEP tarafından kapsanan teknolojileri kullanmaksızın üretilmesinin mümkün olmadığı, bir teknolojiye yönelik geliştirilen standardın, ilgili teknolojiye erişim olmaksızın sağlanmasının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle SEP kavramı rekabet karşıtı sonuçlara da yol açabilmektedir. FRAND (fair, reasonable, non-discriminatory) / (âdil, mâkûl ve ayrımcı olmayan) lisanslama hükümleri ise, tam da bu noktada, standart uygulayıcısı üreticilerin ilgili standarda erişmelerinde ortaya çıkabilecek rekabet karşıtı sorunlara çözüm getirmeyi amaçlayan bir taahhüt mekanizması olarak tasarlanmıştır. SEP sahibi teşebbüslerin rekabet karşıtı uygulamalarını en aza indirmek adına, SEP sahibine standart belirleme kuruluşları tarafından FRAND taahhüdü yükümlülüğü getirilmiştir. Bu taahhüt kapsamında ilgili teşebbüs, sahibi olduğu SEP’i âdil, mâkûl ayrımcı olmayan şartlarda standart kullanıcılarına lisanslamayı kabul etmektedir.<br> Ayrımcı olmayan, âdil ve mâkûl şartlara ilişkin taahhütler, bir standarda dâhil edilen fikrî mülkiyet hakkı koruması altındaki zorunlu teknolojilerin, o standardın kullanıcılarının erişimine ayrımcı olmayan, âdil ve mâkûl şartlar altında açık olmasını sağlamak üzere tasarlanmıştır. Söz konusu taahhütler, özellikle, fikrî mülkiyet hakkı sahiplerinin, lisanslamayı reddetmek ya da sektör bir standarda bağlandıktan sonra âdil veya mâkûl olmayan (fahiş) ya da ayrımcı bedeller talep etmek yoluyla bir standardın uygulanmasını güçleştirmelerini engelleyebilir (Rekabet Kurumu, Yatay İşbirliği Anlaşmaları Hakkında Kılavuz, Kabul Tarihi: 30/04/2013, Karar Sayısı: 13-24/326-RM(6), p. 258). <br> Genel olarak FRAND taahhüdünde bulunan bir patent sahibinden, lisans anlaşmasına taraf olmak isteyen potansiyel lisans alanlara patenti için her iki taraf için de kabul edilebilecek şartlarda anlaşma koşulları sunması beklenmektedir. FRAND, SEP sahiplerinin SEP’lerini âdil, mâkûl ve ayrımcı olmayan bir şekilde lisanslamaları olarak ifade edilebilmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe sahibi tarafından belirli bir standardın uygulanması için zaruri olduğu ilan edilen patentler olmadan tescilli teknolojiye erişim mümkün olmadığından, ilgili SEP sahiplerinin âdil, mâkûl ve ayrımcı olmayan sözleşme şartlarını sunması beklenmektedir.<br> Bu itibarla, FRAND taahhüdü altına girmenin SEP sahibi teşebbüs bakımından özel bir rekabet hukuku sorumluluğu getirdiği anlaşılmaktadır. <br> Bakılan davaya konu olayda, 4054 sayılı Kanun'a aykırılık teşkil ettiği iddia edilen hususlar, davacı şirketin (...) dijital görüntü yayıncılığı altyazı teknolojisine ilişkin sahip olduğu ...ve ... sayılı patentlerin kullanımına ilişkin olarak müdahil şirket (...) ile imzalanan TV Patenti Lisans ve Uzlaşma Sözleşmesi (Sözleşme)'nin şartlarına ilişkindir. Davacı şirketin sahip olduğu söz konusu patentler, ETSI (Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü) tarafından belirlenen EN 300 743 nolu standarda tekabül etmektedir. Bu itibarla, elindeki SEP’leri âdil, mâkûl ve ayrımcı olmayan şartlar altında lisanslayacağına dair FRAND taahhüdünde bulunan davacı şirketin rekabet hukuku anlamında özel bir sorumluluğu bulunmaktadır.<br> Bu noktada, SEP sahibi olan davacı şirket tarafından, müdahil şirket ile aralarındaki Sözleşmeye eklenen "fesih hakkı şartı"nın rekabete aykırı sonuç doğurup doğurmadığı ve hâkim durumun kötüye kullanılması anlamına gelip gelmediği değerlendirilmelidir.<br> Taraflar arasındaki Sözleşmede, lisans alan müdahil şirketin, patent hakkında geçerlilik davası açması hâlinde anlaşmanın feshedileceğini öngören bir hüküm yer almaktadır. Anılan hüküm şu şekildedir: “... veya ilgili Şirketlerinin, müşterek girişimdeki ortağın veya işbu Sözleşmeden yararlanan başka bir tarafın bir ... TV Patentinin geçerliliğini reddetmesi hâlinde ...'in ...'e yazılı bir tebliğ vermek kaydıyla işbu Sözleşmeyi derhâl feshetme hakkı olacaktır.”<br> Fikrî mülkiyet haklarının geçerliliğine itiraz etmeme yükümlülüğü getirilmesi, lisans anlaşması çerçevesinde patent sahibinin lisans alanı ilgili patentin maddî hukuk kurallarına göre geçerliliğini sorgulamasından doğrudan menetmek için getirdiği şart olarak tanımlanmaktadır. Bu şart genel olarak sözleşme süresince geçerli olacak şekilde düzenlenmektedir. Başka bir anlatımla, patentin geçerliliğini dava etmeme şartı, lisans alanın patentin geçerliliğini sorgulamasını engelleyen sözleşme hükümleridir. Bu hükümler fikrî mülkiyet hukuku çerçevesinde bahşedilen hakkın güçlendirilmesi için lisans veren tarafından sözleşmeye eklenen şartlar olup üçüncü tarafları bağlamamaktadır.<br> Literatürde lisans alanın patentin geçerliliğine itiraz etme ihtimaline karşı hak sahibinin geliştirdiği koruma mekanizmaları iki başlık altında ele alınmaktadır. Bunlardan ilki lisans alanın patentin geçerliliğini dava etmesini yasaklayan; bir diğeri ise lisans alanı, geçersizlik iddiasında bulunduğu takdirde cezalandıran sözleşme hükümleridir. "Fesih hakkı şartı" da patentin geçerliliğine hukuken itiraz edilmesi hâlinde lisans alan için uygulanacak cezaî hükümler arasında yer almaktadır. Lisans veren tarafından benimsenebilecek fesih hakkı şartının da aralarında bulunduğu bu yöntemlerin ortak noktası ise lisans alanın patentin geçerliliğine itiraz etme yeteneğini ve güdüsünü azaltmayı amaç edinmeleridir. Fesih hakkı şartı, lisans alanın patentin geçerliliğini sorgulaması hâlinde patent sahibinin sözleşmeyi sonlandırmasına izin veren sözleşme hükümleridir. İlgili hükümler; lisans alanın patentin geçerliliğine dair dava açması ya da üçüncü kişilerin dava açmasını desteklemesi hâlinde sözleşmenin derhâl feshedilmiş sayılması ya da patent sahibinin anlaşmayı feshetme hakkını elde etmesi şeklinde tasarlanabilmektedir.<br> Bu hususa ilişkin olarak patent hakkı sahibi ile lisans alan arasında imzalanan sözleşmelerde yer alan hükümsüzlük şartları konusunda verilen Avrupa Komisyonu (Komisyon) ve Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) kararlarının incelenmesinde yarar bulunmaktadır. <br> Komisyonun, FRAND’a tâbi SEP sahibinin (...) hâkim durumunu kötüye kullandığı yönünde karar verdiği (Case AT.39985 - ... - Enforcement of GPRS standard essential patents<br>) olayda, GPRS hizmetlerine ilişkin SEP’ini âdil, mâkûl ve ayrımcı olmayan (FRAND) şartlar çerçevesinde lisanslamayı taahhüt eden ..., mobil telefon üreticisi ...’a karşı 2011 yılında Alman mahkemeleri huzurunda ihlâl davası açarak teşebbüs hakkında tedbir kararı talep etmiştir. Bu süreçte ..., ...’ya altı kez teklifte bulunmuş olup son teklifinde lisansa konu SEP’lerin geçerliliğini dava etmesi hâlinde ...’nın lisans sözleşmesini sonlandırmasına izin veren hükmü kabul etmiştir. Bunun üzerine taraflar bu hükmü içeren bir uzlaşma anlaşması yapmıştır. Sözleşmeye göre, ... SEP’lerini sorguladığı anda, ... sözleşmeyi sonlandırabilecektir. <br> ...'nın ilgili eylemlerinin Avrupa Birliğinin İşleyişine Dair Antlaşma'nın (ABİDA) hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklayan 102. maddesi kapsamında incelendiği kararda, ..., iyi niyetle akdedilen uzlaşma anlaşmalarının rekabetçi endişe doğurmadığını, incelenen sözleşmenin de ... ve ... arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlığı sonlandırdığını iddia etmiştir. Komisyon, öncelikle ABİDA’nın 101(3). maddesi kapsamında tanınan muafiyetin, teşebbüsü ABİDA’nın 102. maddesinin uygulamasından muaf tutmayacağı, ayrıca uzlaşma anlaşmasında yer alan fesih hakkı şartının bireysel muafiyet de alamayacağı sonucuna ulaşmıştır. <br> Komisyon, incelemesine ...’nın ortaya çıkacağını iddia ettiği etkinlik kazanımları ile devam etmiştir. ...’ya göre fesih hakkı şartı taraflar arasında hem Almanya’da hem küresel boyutta devam eden davalarını sonlandıracak, ayrıca inovasyon yapmaya devam etme güdüsüne süreklilik kazandıracaktır. Komisyon kararında, ...’nın sahip olduğu SEP’lere erişmeksizin ...’ın telefonlarını satamayacağına, dolayısıyla dava konusu patentlerin ... için vazgeçilmez nitelik taşıdığına, bu sebeple fesih hakkı şartının ...’ı patentin geçerliliğini dava etmekten alıkoyduğuna ve ...’nın etkinlik kazanımlarını ispat edemediğine hükmetmiştir. Bu sayede patentleri sorgulanmayan ...’nın potansiyel rakiplerinden de korunmuş olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanında Komisyon, uzlaşıya taraflar arası ticarî görüşmeler sonucu değil, bilakis ...’nın ...’ı mahkeme emri aracılığıyla tehdit etmesi üzerine varıldığının altını çizmiştir. Bu nedenle, iyi niyet çerçevesinde yapılan bir uzlaşma anlaşmasından bahsedilemeyeceğinin açık olduğunu belirtmiştir.<br> Kararda son olarak, ...’ın patentin geçersiz olduğuna ilişkin dava açması hâlinde davacı olarak başarılı olsa dahi ilgili ürünleri satamaması hâlinde kârında gerçekleşecek azalmanın hiçbir zaman geçersizliği tespit edilen patentlerin lisans bedellerinde sağlayacağı tasarruf miktarınca telafi edilemeyeceği, bu nedenle fesih hakkı şartının lisans alanın patentin geçerliliğini dava etme motivasyonunu ortadan kaldırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Kararda fesih hakkı şartı, Komisyonu, FRAND’a tâbi SEP sahibinin dava yoluyla hâkim durumunu kötüye kullandığı yönündeki sonuca ulaştıran unsurlardan biri olarak kabul edilmiştir. Komisyon, sözleşmeye fesih hakkı şartı konulması sonucu oluşacağı iddia edilen etkinliklerin, fesih hakkı şartlarının doğuracağı olumsuz etkileri bertaraf edemeyeceğine karar vermiştir. <br> Komisyonun anılan kararına ek olarak, ABAD tarafından Huawei/ZTE davasına ilişkin verilen kararda da (Judgment of the Court (Fifth Chamber) 16/07/2015 - Case C-170/13 Huawei Technologies) konuya ilişkin tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Buluşu LTE (mobil cihazlar ve veri terminalleri için kablosuz geniş bant iletişim standardı) standardına tâbi olan patent sahibi Huawei, FRAND lisanslama ilkelerine ilişkin lisans anlaşması görüşmelerinde lisans alan ZTE ile uyuşmazlık yaşamış ve ZTE hakkında Düsseldorf Bölge Mahkemesine ihlâl davası açarak mahkeme emri talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine yerel mahkeme davayı askıya alarak FRAND’a tâbi SEP’lerin Avrupa Birliği sınırları içinde uygulanmasına ilişkin olarak ABAD’a bir soru seti yöneltmiştir. Anılan sorular esas itibarıyla FRAND’a tâbi SEP sahibinin başvurduğu mahkeme emri talebinin hangi şartlar altında hâkim durumun kötüye kullanılması ihlâli oluşturmayacağına yöneliktir.<br> ABAD’ın Huawei-ZTE davasına ilişkin 16/07/2015 tarihli kararında (paragraf 69), ihlâl isnat edilen tarafın (patent alıcısının/kullanıcısının) her zaman için ve lisans müzakeresinin sonucundan bağımsız şekilde, ilgili SEP’in geçerliliği ve esaslılığını sorgulama hakkının saklı bulunduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla anılan karar uyarınca, ABAD’a göre mahkeme emrinin rekabet hukuku bağlamında ihlâl teşkil etmemesi için aranan kıstaslardan biri de ihlâl isnat edilen tarafın her zaman, lisans görüşmelerinin neticesinden bağımsız olarak, ilgili SEP’in geçerliliğini ve esaslılığını dava edebilmesidir. Zira standart belirleme kuruluşları standart belirleme sürecinde ilgili standarda konu patentin geçerli olup olmadığını ve/veya esaslı nitelik taşıyıp taşımadığını kontrol etmediğinden, lisans alan SEP’in geçerliliğini sorgulaması nedeniyle eleştirilmemelidir. Bu itibarla, ABAD'ın Huawei/ZTE kararında mahkeme emrinin ihlâl teşkil etmemesi için uyulması gereken kıstaslar arasında, ihlâl isnat edilen taraf olan lisans alanın lisans görüşmelerinin neticesinden bağımsız olarak ilgili SEP’in geçerliliğini ve esaslılığını her zaman dava edebilmesi kıstasının açık bir şekilde sayılması ile hükümsüzlük uygulamalarına ilişkin değerlendirme bakımından önem taşımaktadır.<br> Nitekim, esasen patenti kullanmayan üçüncü tarafların patent geçerliliğine ilişkin dava açmaları ve böyle zahmetli bir sürece girmeleri için herhangi bir ekonomik gerekçeleri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, SEP kullanıcılarının/lisans alanların patentin geçerliliğini dava etme hakları ellerinden alındığı takdirde, hem geçerli olmayan patentler için lisans bedeli ödenmeye devam edileceği hem de SEP’lerin geçerliliğini kontrol etmenin mümkün olmayacağı açıktır. Dolayısıyla rekabet hukuku bakımından, FRAND’a tâbi SEP’i kullanan lisans alan bir teşebbüsün ilgili patentin geçerliliğini sorgulama hakkı korunmaya değer bir menfaattir. <br> Dava konusu Kurul kararının dayanağını oluşturan maddî olay ve taraflar arasındaki hukukî süreç incelendiğinde, davacı şirketin TV altyazı yazılımı ile ilgili olarak sahip olduğu ... ve ... patentlerinin uluslararası ilgili kuruluşça SEP olarak kabul edildiği ve FRAND hükümlerine tâbi olduğu, 09/11/2009 tarihinde davacı şirket tarafından müdahil şirkete gönderilen ihtarla anılan lisansların herhangi bir sözleşme imzalanmadan ve bedel ödenmeden kullanıldığından bahisle patentlerin geçerli olduğunun ve ücretsiz kullanım nedeniyle haklarının ihlâl edildiğinin bildirildiği, taraflar arasında 09/11/2009-27/04/2012 tarihleri arasında 11 kez görüşme yapıldığı, iki yılı aşkın bu görüşmeler neticesinde patent kullanımı karşılığında ödenecek bedelde uzlaşma sağlanamaması üzerine ...'in patent hakkının ihlâl edildiği iddiasıyla 03/05/2012 tarihinde ...'e karşı Almanya mahkemeleri (Mannheim Eyalet Mahkemesi) nezdinde dava açtığı, söz konusu davanın 05/07/2013 tarihinde sonuçlandığı ve anılan Mahkemece ...’in ...'e ait olan altyazı patentlerini ihlâl ettiğine, ayrıca diğer tedbirlerle birlikte haksız lisans kullanımı nedeniyle ...’in Almanya'daki depolarında bulunan ürünlerin toplatılmasına/imha edilmesine karar verildiği, bunun üzerine 01/08/2013 tarihinde taraflar arasında lisans kullanımı ile ilgili Sözleşmenin imzalandığı anlaşılmaktadır. <br> Bu itibarla, Komisyon'un ... kararında vurgulandığı üzere, Sözleşmeye eklenen fesih hakkı şartının taraflar arasında küresel boyutta devam eden davaları sonlandıracağı argümanının tek başına yeterli olmadığı, davacı şirketin sahip olduğu SEP’lere erişmeksizin müdahil şirketin ilgili standarda sahip televizyon üretip satamayacağı, dolayısıyla dava konusu patentlerin müdahil şirket için vazgeçilmez nitelik taşıdığı, fesih hakkı şartı içeren Sözleşme'nin mahkeme emri alınmasını müteakip imzalandığı göz önünde bulundurulduğunda, müdahil şirketi patentin geçerliliğini dava etmekten alıkoyan Sözleşme kapsamındaki anlaşmaya davacı şirketin ...'i mahkeme emri aracılığıyla tehdit etmesi üzerine varıldığı, ABAD'ın Huawei/ZTE kararında belirtildiği üzere, ihlâl isnat edilen taraf olan lisans alanın lisans görüşmelerinin neticesinden bağımsız olarak ilgili SEP’in geçerliliğini ve esaslılığını her zaman dava edebilmesi gerektiği, aksi yöndeki patent hakkı sahibinin eylemlerinin hâkim durumun kötüye kullanılması bağlamında rekabet ihlâli teşkil edeceği sonucuna ulaşılmıştır. <br> Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, davacı şirketin, müdahil şirket ile arasında imzalanan Sözleşme'de yer verdiği hükümsüzlük ileri sürmeme ve fesih hakkına ilişkin hükmün hâkim durumun kötüye kullanılması hâli teşkil ettiği ve ihlâl süresinin (Sözleşmenin imzalandığı 01/08/2013 tarihinden patent süresinin sona erdiği 26/01/2016 tarihine kadar) bir yıldan uzun sürdüğü sonucuna ulaşıldığından, 4054 sayılı Kanun'un ihlâl edildiğinden bahisle davacı şirket hakkında 2018 mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayrisafi gelirlerinin takdiren %0,75 oranında olmak üzere idarî para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.<br> Öte yandan, 24/06/2020 tarih ve 31165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7246 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen düzenlemelerin davacının lehine olup olmadığı; başka bir anlatımla, "taahhüt sunulması" bir rekabet sorunu söz konusu olduğunda cezasızlık sebebi olarak, "uzlaşma müessesesi" ise ihlâlin varlığı ile kapsamını kabul eden teşebbüs veya teşebbüs birlikleri için cezada indirim sebebi olarak görüldüğünden, anılan düzenlemelerin ihlâl tespiti dolayısıyla idarî para cezası uygulanmasına karar verilmiş bir Kurul kararına karşı açılan davada uygulanıp uygulanmayacağının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. <br> 7246 sayılı Kanunun 9. maddesiyle 4054 sayılı Kanunun 43. maddesinde yapılan değişiklikler ile, yürütülmekte olan bir önaraştırma ya da soruşturma sürecinde Kanun'un 4. veya 6. maddesi kapsamında ortaya çıkan rekabet sorunlarının giderilmesine yönelik olarak ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birliklerince taahhüt sunulabileceği, Kurul'un söz konusu taahhütler yoluyla rekabet sorunlarının giderilebileceğine kanaat getirirse bu taahhütleri ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birlikleri açısından bağlayıcı hâle getirerek soruşturma açılmamasına veya açılmış bulunan soruşturmaya son verilmesine karar verebileceği, rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı ya da arz miktarının kısıtlanması gibi açık ve ağır ihlâllerle ilgili olarak taahhüdün kabul edilmeyeceği; soruşturmaya başlanmasından sonra Kurul'un, ilgililerin talebi üzerine veya re'sen, soruşturma sürecinin hızlı bitirilmesinden doğacak usûlî faydaları ve ihlâlin varlığına veya kapsamına ilişkin görüş farklılıklarını göz önüne alarak uzlaşma usûlünü başlatabileceği, Kurul'un, hakkında soruşturma başlatılan ve ihlâlin varlığı ile kapsamını kabul eden teşebbüs veya teşebbüs birlikleri ile soruşturma raporunun tebliğine kadar uzlaşabileceği, uzlaşma sonucunda idarî para cezasında yüzde yirmi beşe kadar indirim uygulanabileceği kurala bağlanmıştır.<br> Söz konusu düzenlemede hem taahhüt hem de uzlaşma müesseselerinin uygulanabilmesinin temel şartı, bir ihlâlin henüz tespit edilmemiş olması ve Kurul'un bu konudaki takdir yetkisidir. İhlâlin tespit edildiği hâllerde bir rekabet sorunundan ve devam eden bir soruşturmadan bahsedilemeyeceğinden taahhüde ilişkin yeni kuralın; soruşturma raporu tebliğ edildiğinden ve Kurul tarafından ihlâlin varlığı ve kapsamı tespit edildiğinden, lehe düzenleme olduğundan bahisle uzlaşmaya ilişkin kuralların bu davada uygulanması mümkün değildir.<br><br> KARAR SONUCU :<br> Açıklanan nedenlerle;<br> 1. Davalının ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne;<br> 2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,<br>3. Kullanılmayan ...-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalı idareye iadesine, <br> 4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi. <br> <br> (X) KARŞI OY :<br> Dava; davacı şirketin dijital görüntü yayıncılığına ilişkin altyazı teknolojisi pazarında incelenen dönem içerisinde hâkim durumda olduğundan ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesini ihlâl ettiğinden bahisle 2018 mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayrisafi gelirlerinin takdiren %0,75 oranında idarî para cezası uygulanmasına ilişkin ... tarih ve ... sayılı Rekabet Kurulu (Kurul) kararının iptali istemiyle açılmıştır.<br> 7246 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle 4054 sayılı Kanun'un 43. maddesinde yapılan değişiklikler ile yürütülmekte olan bir önaraştırma ya da soruşturma sürecinde Kanun'un 4. veya 6. maddesi kapsamında ortaya çıkan rekabet sorunlarının giderilmesine yönelik olarak ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birliklerince taahhüt sunulabileceği, Kurul'un söz konusu taahhütler yoluyla rekabet sorunlarının giderilebileceğine kanaat getirirse bu taahhütleri ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birlikleri açısından bağlayıcı hâle getirerek soruşturma açılmamasına veya açılmış bulunan soruşturmaya son verilmesine karar verebileceği, rakipler arasında fiyat tespiti, bölge veya müşteri paylaşımı ya da arz miktarının kısıtlanması gibi açık ve ağır ihlallerle ilgili olarak taahhüdün kabul edilmeyeceği; soruşturmaya başlanmasından sonra Kurul'un, ilgililerin talebi üzerine veya re'sen, soruşturma sürecinin hızlı bitirilmesinden doğacak usuli faydaları ve ihlâlin varlığına veya kapsamına ilişkin görüş farklılıklarını göz önüne alarak uzlaşma usulünü başlatabileceği, Kurul'un, hakkında soruşturma başlatılan ve ihlâlin varlığı ile kapsamını kabul eden teşebbüs veya teşebbüs birlikleri ile soruşturma raporunun tebliğine kadar uzlaşabileceği, uzlaşma usulü sonucunda idari para cezasında yüzde yirmi beşe kadar indirim uygulanabileceği düzenlenmiştir. <br> Öncelikle, söz konusu düzenlemelerin dava konusu uyuşmazlık bakımından davacının lehine olup olmadığı tespit edilmelidir. Dava konusu olay bakımından, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yaptığı atıf nedeniyle uygulanması gereken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve dolayısıyla 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un "Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul" başlıklı 9. maddesinin 3. fıkrasına göre, "lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi" gerektiğinden, dava konusu olayda davacıya idari para cezası verildiği, ancak davacı tarafından verilecek taahhüdün kabul edilmesi hâlinde hakkında herhangi bir para cezasına hükmedilmeyeceği, uzlaşma sürecinin işletilmesi hâlinde ise davacıya verilecek idari para cezasından yüzde yirmi beş oranında indirim yapılabileceği dikkate alındığında, dava konusu uyuşmazlık bakımından 7246 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle 4054 sayılı Kanun'un 43. maddesinde yapılan değişikliklerin davacının lehine olduğu konusunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.<br> Anayasa'nın 38. maddesinin 1. fıkrasında "Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz."; 3. fıkrasında da "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." ifadesine yer verilmek suretiyle suç ve cezaların kanuniliği prensibi benimsenmiştir. Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan "suçta ve cezada kanunilik" ve temelde hukuk devleti ilkesi uyarınca hangi eylemlerin yasaklandığının ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, buna ilişkin kanunun açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekir. Bununla birlikte, kabahat olduğunda tereddüt bulunmayan, 4054 sayılı Kanun'da düzenlenen idari para cezasının "cezai" nitelikte olup olmadığı ve anılan prensibe tâbi olup olmadığı incelendiğinde, Anayasa Mahkemesi kararlarında bu hususun tartışıldığı ve bunların cezai nitelikte olduğu sonucuna ulaşıldığı anlaşılmaktadır. (Anayasa Mahkemesi'nin 11/06/2009 tarih ve E.2007/115, K.2009/80 sayılı kararı, 17/6/2020 tarihli Onmed Tıbbi Ürünler Paz. ve Dış Tic. Ltd. Şti., Başvuru No: 2016/8342 kararı)<br> Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra, suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve öneme sahip olup, bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiiller dolayısıyla keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır. (Anayasa Mahkemesi'nin 15/04/2014 tarihli Karlis A.Ş., Başvuru No: 2013/849 kararı)<br> Anılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde; lehe kanunun uygulanmasının Anayasa'da teminat altına alınan suçta ve cezada kanunilik ile hukuk devleti ilkesi çerçevesinde anayasal bir zorunluluk olduğu, buna göre suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan ceza kuralı ile kesin bir hükmün verilmesinden önce kabul edilen bir ceza kuralı farklı ise hâkimin sanığın lehine olan ceza kuralını uygulaması gerektiği, kanun koyucunun bu ilkenin hilafına bir düzenleme yapamayacağı, nitekim Anayasa Mahkemesi'nin 11/04/2019 tarih ve E.2019/9, K.2019/27 sayılı kararının da bu yönde olduğu anlaşılmaktadır.<br> Bu itibarla; 7246 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle 4054 sayılı Kanun'un 43. maddesinde taahhüt müessesesinin uygulanması için "yürütülmekte olan bir önaraştırma ya da soruşturma sürecinden"; uzlaşma müessesi için "soruşturma raporunun tebliğine kadar uzlaşabileceği" gibi zaman bakımından uygulamaya ilişkin düzenlemelere yer verilmişse de, hukuka uygun ve anayasal ilkeler çerçevesinde yorumlandığında, söz konusu düzenlemelerin; Kanun yürürlüğe girdikten sonraki süreçte ortaya çıkan ihlâl iddiaları ve bunların soruşturulmasına ilişkin sürece ilişkin olduğu, yoksa anılan ifadelerle, evrensel bir hukuk kaidesi olan lehe kanunun, geçmişe etkili olarak uygulanmasının herhangi bir suretle engellenmesinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Aksi bir yorumun, Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda anılan içtihatlarına ve hukuka aykırı olacağı düşünülmektedir.<br> Bununla birlikte, söz konusu düzenlemelerde taahhüt ve uzlaşmayı kabul edip etmemekte Kurula takdir yetkisi tanınmış olup, Kurulun lehe düzenleme niteliğinde olan kuralları dava konusu uyuşmazlığa uygulama noktasında takdir yetkisini kullanabilmesi için dava konusu Kurul kararının iptaline ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi bir yaklaşımın, idari yargı yetkisinin, idarenin takdir hakkını kullanmasına engel olabileceği değerlendirilmektedir.<br> Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, 7246 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle 4054 sayılı Kanun'un 43. maddesine eklenen düzenlemeler uyarınca taahhüt ve uzlaşma müesseselerinin, lehe kanun niteliği taşıdığından, davacıya da uygulanması gerektiğinden, davacı hakkında lehe kanun hükmü dikkate alınarak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.<br> Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki ... Bölge İdare Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum. <br> </font></p></body></html>

13. Daire,2022/2966